26. Bölüm

811 29 17
                                    

İyi okumalar☀️
.
.
.
.
.
.
.
1 hafta sonra. Şimdi. (Ateşlere gittikten bir gün sonra):

O aşkam kadir beni doğum gününe davet etmişti ve doğum günü yarındı. Aslında gitmek istemiyordum ama yakın bi arkadaşımdı ve onu kırmak istememiştim. Spor salonunu kapattıktan sonra dışarıya çıktım.

Kapının önüne inmemle karşılaştığım yüz beni şaşırtmıştı. Bi süre birbirimize baktık ama onu daha fazla görmek istediğimden yürümeye başladım. İki adım atmıştım ki Dora arkadan seslendi. "Zehra. Beklesene bi." Dedi yanıma adımlarken.

Olduğum yerde durdum. Yanıma geldiğinde bıkkın gözlerle baktım ona. "Konuşalım mı?" Dediğinde derin bi nefes aldım.  "Ne istiyorsun?" Dedim. Hemen gitmek istiyordum burdan. "Ha sadede gel diyorsun?" Dedi. "Uzatma Dora ne var söyle hadi ne istiyorsun?" Dedim.

"Kaanı." Dediğinde kafamı önüme eğip burnumdan güldüm. "Seninle burada erkek kavgası yapmayacağım. Ama çok istiyorsan bi uyumayı dene. Çünkü Kaanı anca rüyanda görürsün." Dedim gülümseyerek. Gideceğim sırada kolumdan tutup durdurdu.

Histerik bi şekilde gülüp kaşlarını kaldırdı. "Çok güveniyorsun kendine. Elde etmem tek telefonuma bakar. Üzülürsün sonra senin için diyorum ben." Güldüm. "Öyle mi?" Dediğimde kafasını sallayıp "Öyle." Dedi.

"Bu zamana kadar neden elde etmedin peki tek telefonla?" Dedim. "İstemedim çünkü." Dedi net bi şekilde. "Ara o halde. Açarsa zaten yanlış insandır. İşim olmaz. Senindir." Dedim. Yutkundu açmayacağını ikimizde biliyorduk. Yinede inat ederek telefonunu çıkarttı.

Dora gergin bi şekilde Kaanın numarasına dokundu. Tam hoparlöre aldığı sırada bi ses duyuldu. "Aradığınız numara bu numaradan gelen çağrı ve mesajlara kapatılmıştır..." gerisini dinlemedim bile. İşimdeki mutluluk tarif edilemezdi. Doranın mors olmuş suratına baktım.

Kaan, Dorayı engellemişti.

Yüzümdeki gülümsemeye engel olmadım. "Kendime boşuna güvenmiyorum demekki. Şimdi birazcık gururun varsa-" sözümü kesen şey ile duraksadım. Önce mest eden kokusu geldi burnuma. Sonra sesi doldu kulaklarıma. "Zehra?" Ona döndüm. Çatık kaşları ona sunduğum içten gülümseme ile bozuldu ve sert bakışları anında yumuşadı.

O da bana aynı şekilde gülümseyip yanıma adımladı. "Hayırdır? Problem mi var?" Diye sordu gözlerini benden ayırmadan. "Hayır. Konuşuyorduk sadece." Dediğimde söze Dora girdi. "Konuşuyor muyduk? Az kalsın dövecekti beni be. Tehdit etti. Neymiş? Senden uzak duracakmışım. Yoksa beni doğduğuma pişman edermiş."

Kaşlarım çatık bi şekilde söylediği yalanları dinledim. "Ne saçmalayorsun sen ya?" Dedim. "Yalan mı? Yürümedin mi üstüme? Bir de inkar ediyorsun yani pes." Dedi. "Kızım sen ne tür bi hastasın? Saçmaladın iyice defol git elimde kalacaksın şimdi." Dedim. Ona doğru bir adım attığımda Kaan kolumdan tutup beni durdurdu.

"Bak görüyor musun? Bir de bir şey yapmadım diyor." Dedi geri çekilerek. "Ben senin aksine söylediklerimin ve yaptıklarımın arkasında duran biriyim. Eğer bir şey yapsaydım ya da yapma girişiminde bulunsaydım gizlemeye gerek duymazdım. Beni kendinle karıştırma. Bir şey söylersem dolaylı yoldan değil, direkt söyle aklında bulunsun." Dedim.

Aklınca beni Kaanın yanında rezil edecek kendisini de acındırarak kollarını atacaktı. Yersen tabii.

Dora ağzını açıp konuşacakken Kaan onu susturdu. "Kes artık Dora. Bir daha seni Zehranın yakınında görmeyeceğim." Dedi sert bi sesle. "Benim işim Zehra'yla değil zaten. Seni istiyorum ben." Dedi Kaana yaklaşarak. Hızlı bi şekilde Önüne geçip omzundan ittirdim. "Gidiyor musun ben göndereyim mi?" Dedim.

Ateş parçasıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora