20

11.9K 1.1K 761
                                    

Lan ne ara 20 bölüm oldu

Neyse ya beni alakadar etmez

İn lan sende

°°°

Sanki yıllar önce kafamın içinde bir kara delik açılmış ve tüm anılarımı içine çekmişti, en azından ben uzun süre öyle hissetmiştim.

Şimdiyse o kara delik yaptıklarını telafi etmek ister gibi tüm anılarımı geri veriyordu bana.

Hatırladığım tek bir yaş vardı o da beş yaşımdı fakat öyle bir yaştı ki aslında o zamanı unutarak çok şey kaybetmiştim. Annemi, babamı, abilerimi, peşimden evin içinde gittiğim her yerde emekleyen minik kardeşimi ve hepsinden önemlisi arkadaşlarımı. Asil'i.

Hayır Alp'i.

"Biliyor musun Açelya, bana bu ismi annem koymuştu. Asil'i ise babam. Sonra annem öldü, bir daha bana kimse Alp demedi."

Onunla o davette tanıştığımız da kendini Alp diye tanıtsa da bilerek yaptığı o hamleyi anlayamamış ve böyle seslenmek içinde hiç çabalayamamıştım. Oysa beni hiç tanımıyormuş gibi davranırken ne kadar iyi biliyorlardı beni.

Asel nasıl bana hiç tanıştığımızı söylememişti, babam istediği için mi?

Gözlerimi bir hastane odasında açtığımdan beri bunu ve buna benzer pek çok şeyi düşünüyordum. Belki de ilk kez Asude bir işe yaramıştı. Bana bendeki Alp'i geri vermişti.

Hepsi neden bunu yapmıştı ki, hadi Asel söyleyemese bile yakın olmaya çalışmıştı. Onlar niye susmuştu? Artık eskisi gibi yakın hissetmedikleri için mi?

"Size inanamıyorum Alaz, hasta olacaksınız çıkın şu sudan!"

O günü hatırlıyordum, Alaz abim sırf benim gönlüm olsun diye sokmuştu bizi o gölete. O gün ne kadar mutluydum oysaki.

"Ama anne baksana ne kadar mutlu,"

Ne kaybettiğini bilmek belki de iyi değildi çünkü ben hiç iyi hissetmiyordum.

Başımdaki sargıya aldırmadan yavaş adımlarla odadan ayrıldığımda kenarda arkası bana dönük olan annemle babamı gördüm. Muhtemelen durumum hakkında doktor oldğunu düşündüğüm kişiyle konuşuyorlardı.

O an hava alma isteği onları görme isteğime baskın geldiğinde asansöre doğru ilerleyerek kabine bindim. Giriş kata ulaşıp bahçedeki banklardan birini yerleştiğimde kafamdaki sargıdan dolayı üzerime çevirilen bakışlara aldırmayarak derin derin nefesler alıyordum.

Gözümden bir damla yaş geldiğinde ağlamamak için kendi kendime mırıldandım. "Sakin ol Açelya, kötü bir şey yok." Bu işe yaramadığı gibi akan yaşları daha da hızlandırırken artık istesemde engel olamıyordum. Oysa ağlamam değil mutlu olmam gerekirdi, benim çok güzel bir ailem vardı.

Ama ben onlarla büyümemiştim.

Doğum günlerinde yurtta güzel bir tatlı gelince bunun evren tarafından kendisine sunulan sessiz bir doğum günü hediyesi olduğunu düşünen Açelya geldi aklıma. Acaba o günler onlarda benim gibi üzülüyorlar mıydı, akıllarına hiç benim ne yaptığım geliyor muydu? Ben hep onları düşünmüştüm ama hiç beni bu kadar çok sevebileceklerini düşünmemiştim.

Belki onlarla yıllar sonra ilk kez aynı çatının altında kaldığımda bile aklıma gelmeyen her şey onları hatırlamamla aklıma dolarken aptal yaşların akmasına nasıl engel olacağımı bilmiyordum. İşin saçma kısmı aslında çok mutluydum.

Hatırladıklarımın sebep olabileceği son şey bile değildi ağlamak çünkü hepsi çok güzellerdi, sadece garip bir karmaşa vardı içimde.

Sanki az önce ağlayan ben değilmişim gibi birden kahkaha attım. Böyle bir ailem olduğu için bu kadar şanlıyken daha fazla ağlayamazdım.

Kayıp Bebek Açelya ~ Gerçek aileOnde histórias criam vida. Descubra agora