"bunları çıkarma vakti geldi"

15.5K 2.5K 1.3K
                                    

"Jungkook uyanmadın mı daha?! Yumurtan soğuyacak hadi!"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Jungkook uyanmadın mı daha?! Yumurtan soğuyacak hadi!"

Oturduğum yatakta yeni uyanmış halde yüzümü sıvazlarken içeriden gelen Jimin'in bağırmasıyla derin bir nefes alıp uykumu da atmaya çalıştım.

"Suki bile gelecek sen kalkana kadar! Uyan hadi!"

"Bağırma! Uyandım!"

Yeni uyanmanın verdiği sinirle ben içeriye doğru bağırdığımda gözlerimi devirdim. Kalkıp odadan çıktığım gibi banyoya girdiğimde aynada kendimi kısaca inceleyip işlerimi yapmaya koyuldum.

Uyanır uyanmaz sinirli bir insan olmazdım aslında ama seslere karşı daha hassas olduğumdan o an, biri bağırırsa aşırı sinirlenirdim. Annem için de böyleydi bu. Herhangi birisi yanıma gelip kibarca uyandırırsa sıkıntı yoktu ama bağrılarak uyandırılmak... İşte bu kötüydü.

Hele Jimin'in bitmeyen bağırmaları! Gün içinde bağırmasına bir lafım yoktu ki çoğu zaman kahkahalarla gülerdim tepkisinin bir parçası olduğu için. Komik olurdu. Üç gündür uyandırma konusunda aynısını söyleyemezdim ama.

Jimin'in evindeydim üç gündür. Taehyung'a 'kararını ver demiş' ve gitmek için yine bir direniş göstermiştim. O ise yarış akşamına kadar süre istemiş, en azından yakınlık açısından Jimin ya da Suki'de kalmamı istemişti. O an Taehyung'u reddetmek, binlercesinin üstüne, daha yorucu gelmeye başladığı için beni Jimin'e götürmesini istemiştim.

Açıkça söylemek gerekirse kabul etmeyecekti bence. İstediği süre bile bunun göstergesiydi, üç gün beni burada tutacak sonra yapamam diyecekti. Bense bu akşam ona tekmeyi bastığım gibi ölüm pahasına bile olsa gidecektim. Üç gündür bunları düşünmüştüm ara ara.

Daha da kendime gelmiş halde banyodan çıktığımda mutfakla bitişik salona ilerledim ve kahvaltısı hazır masanın bir sandalyesine bıraktım kendimi.

"Günaydın deriz biz buralarda siz demez misiniz Jungkook bey?"

Tezgahta bir şeylerle uğraşan Jimin'le sırıtırken sinirli kalma süremin de buraya kadar olduğunu fark ettim.

"Size de günaydın Jimin bey."

Kapı çaldığında Jimin bana bakmıştı uğraştığı işi arasında ama ben dudaklarımı büzüp üzgünce bakmıştım ona. "Ayağım acıyor kalkamam."

Ayağıma gelecek olursak da... Bileğim ilk olduğu gün gibi olmasa da hala şişti. Acısı geçmiş basabiliyordum tabi ki ama işime gelmediği durumlarda, şu an gibi, birden acıyıveriyordu. Üşengeçliğimin yanısıra gerçekten üzerine yüklenirsem acıyordu tabi ki bu da bir doktor adayı olarak çok önemli bir şey olmadığı teşhisini koyduruyordu kendime.

"Günaydın! Omegalarım için portakal suyu sıktım!"

Suki büyük bir neşeyle ve yine pembe tonlarındaki kıyafetleriyle içeriye daldığında gülümsedim. Elinde büyük bir şişe portakal suyu vardı gerçekten de.

fast and furious love |taekookWhere stories live. Discover now