1.5 - Eşikte Karar - 3. Kısım

2 1 0
                                    

"Neredeyse işimizi halletmiştik... Sonra nereden çıktı anlamadık... İçlerinden biri Tüsin'i yaralayıp kaçtı. Ben onu indirene kadar çok geç oldu... Söyleyin, Feravda Hanım, durumu iyi mi?"

Limini olanları anlatırken savaşçılar, apar topar idari binaya geri dönmüşlerdi. Feravda Hanım, Tüsin'in yarasını inceliyor, bir yandan iyileştirme büyüleri uyguluyordu. Her ne kadar büyüleri, dinlendirici sarı, yeşil parıltılar sunsa da Feravda Hanım'ın yüzünden iyi bir haber alınabilecek gibi görünmüyordu. Başını kaldırıp diğer arkadaşlarına baktı. "Zehirlemişler. Benim yapabileceğim bir şey yok. Panzehri olmadan onu kurtaramam." dedi. Diğerleri, karşılaştıkları bu durum karşısında şaşkınlıkla kalakaldılar. Maraşen kafasından geçenleri söylemeden edemedi: "Az kişiyle saldırmalarının sebebi buydu... Bizim birlikte ne yapabileceğimizi biliyorlar, o yüzden asıl güçleriyle varmadan bizi zayıflatmak için öncü göndermişler. Şimdi, lidersiz ne yapacağız biz?"

Ekibin diğer üyeleri, ne diyeceklerini bilemediler. Apaçık bir cevap yoktu bulunup da söylenebilecek. Moren, Tüsin'in gözleri belli belirsiz açıp ona baktığını fark etti. Eli zar zor kalktı. Hayal görüyor gibiydi. Gözleri önce Moren'in yanında taşıdığı kılıca, ardından Moren'in yüzünde takılı kaldı. Kısıp duruyordu gözlerini, ne görüyordu kim bilir? "Nala, Nala..." diye seslendi. Gözünden bir damla yaş aktı ve tekrar bayıldı. Moren ne olduğunu anlamamıştı ancak diğerlerinin yüzlerinden "Nala"nın ne anlama geldiğini bildiklerini anlamıştı. "Neyden bahsediyor?" diye sordu. Limini karşılık verdi: "Nala, Tüsin'in sevgilisiydi... Yani ölmeden önce... Seni ona benzetiyor olmalı..."

"Nasıl yani?"

"Sana verdiği kılıç Nala'nındı. Şimdi yalan yok, biraz benziyorsun da ona. Yıllar önce birbirlerine bir söz vermişlerdi. Ya birlikte yaşayacaklardı, ya da birlikte öleceklerdi. Ama Nala'nın öldüğü zamana kadar çok fazla kişi kaybettik, artık liderlik Tüsin'e kalmıştı. Tüsin'in sorumluluğu artık sadece Nala'ya değil, bu köye karşıydı aynı zamanda. Ama her daim içinde bir ukde kaldı onunla beraber olamadığı için. Korkarım, son zamanlarda artık..."

Maraşen hiddetle kendini bir köşeye atma ihtiyacı hissetti. Derin bir nefes aldı, ardından söze girdi: "Artık ciddi ciddi, bize liderlik etmek ve ölümü kabullenmek arasında gidip geliyordu. Bir şey olsa da bu dünyadan ayrılmak zorunda kalsa diye düşündüğü oluyordu bence, hissettiriyordu bunu. Kafası yerinde değildi. Bunu ona söyledim de. Hayaller görmeye başlamıştı. Seni ekibe dahil etmesini bundan istemedim Moren. Sende Nala'yı görüyor. Onun karar verme yetisini etkiliyorsun."

Moren'in çatılan kaşlarıyla birlikte yükselen tansiyonun farkına varan Limini konuşmaya dahil olmaya çalıştı ve "Moren'in üstüne gitme Maraşen. Tüsin'in şu an kafası yerinde değil, kim bilir, belki de Moren yerine Nala'yı gördü diye hayatta kalmaya bile çalışıyor olabilir şu anda!" dedi.

"Aptalca konuşup durma Limini! Siz haydutlarla çarpışırken, zehirli darbeye göğüs germeyi Tüsin'in kendi istemiş olabileceğini de mi düşünemiyorsun? Nala'nın öldüğünden gayet haberdar, o da ölüme gitmeye istekliyse, sırf bir iki hayal gördü diye değiştirmez düşüncesini!"

"Ne yapacağız o zaman?"

"Gereken neyse onu! Mücadeleye farklı şekilde devam. Tüsin'in zamanı geçiyordu zaten..."

"Nasıl dersin bunu?"

"Sen beni dinlemiyor musun? Düzgün karar veremiyordu, dedim ya!"

"Sen daha mı iyi lider olurdun yani?"

"Üç kişi kaldık zaten! Ne lideri artık? Köyde bir avuç insanız artık! Bu haydutlar daha kalabalık gelecekler, hepimizin işini bitirecekler! Sizin yeteneklerinize güvenim sonsuz, ama bu kadar kör olmaya gerek yok! Tası tarağı, artık her ne kaldıysa toplayıp gidelim buradan!"

Koca Diyar, Daracık KabukWhere stories live. Discover now