on altı

82 7 60
                                    

Hayatta her şeyi yapmaktan korkuyordum.

Ölmeden önce her şeyden korkmak umrumda bile değildi. Korkarak ölmeyi bile yeğlerdim. Ama şimdi yapmadıklarımı bile yapmak istiyordum.

Düşüncelerimi ne değiştirmişti bilmiyordum yine de bir şeyleri korkmadan yapmayı çok istiyordum.

Öleceğimi öğrendikten sonra biraz daha zamanım olmasını istemiştim. Ama ne kadar gün geçerse geçsin ben o zamanın sonsuz olmasını istiyordum. Ölümden kaçmaya çalışıyordum.

Gözlerimi ovuşturarak büyük salona ilerledim. Aklımda Draco'nun odasına gitmek vardı fakat vazgeçmiştim.

Bedenimi esnetip büyük salona girdiğimde tek başına oturmuş ve düşünen Draco'yu gördüm.

Normalde yanında Theodore'u görmeye alışmıştım ve Theodore'un gitmiş olmasına hala alışamamıştım.

Yanına ilerleyip oturduğumda bana dönüp gülümsedi.

"Günaydın kelebek."

"Günaydın avcı bey. Kelebek yakalamadan önce kahvaltı yapıyorsunuz heralde?" Dedim alaycı bir ses tonuyla.

"Kesinlikle. Kimin aç aç kelebek avladığı görülmüş?"

"Haklısın. Üstelik hangi kelebeğin aç aç yakalandığı görülmüş değil mi? Ben de kahvaltımı yapmaya başlasam iyi olur."

Draco burnundan güldü ve kahvaltısını yapmaya başladı.

"Hangi manyak Trelawney'in dersini sabaha koyar!" Dedi Draco sitem ederek.

Haklıydı.

Trelawney'in dersleri çok sıkıcıydı.

"Tek katlanabilir yanı bazen çayların bayat olmaması." Dedim gülerek.

"Taze olsun olmasın o çaylarının tadı çok kötü." Draco suratını ekşitti.

"Ders başlamak üzere. Gitmeye ne dersin?"

Draco başını salladığında ayağa kalktım ve yürümeye başladım.

Sınıfa vardığımızda tek dileğim dersi hızlı atlatmaktı.

Martin'in yakınlarındaki boş masaya ilerlerken Martin'in sırıttığını görebiliyordum.

Draco'nun Martin tarafından kırılan kolu iyileşmişti ve artık alçıda değildi. Kolunu artık kullanabiliyordu.

Oturup dersin başlamasını beklerken Michelle içeriye girdi. Gülümseyerek yanımıza ilerlerken onun kendini toparlamaya başladığını görebiliyordum.

Theodore gideli yaklaşık bir ay olmuştu. Aralık ayına yaklaşıyorduk.

Bazı şeyleri zamana atmak kesinlikle iyileştiren bir şeydi fakat zamanınız az ise bu mantıksız ve sadece bir kayıptı.

Benim için ise zamanın ilerlemesi her zaman kayıptı.

Michelle yanımıza oturduğunda Trelawney çoktan derse başlamıştı bile.

Çay yapraklarından değişik kehanetler ortaya atarken kendimi tutamayıp gülüyordum. Aynı şekilde Draco ve Michelle'de.

Çay yapraklarını okuma sırası Martin'e geldiğinde hepimiz susmuş ve onu izliyorduk.

Trelawney, Martin için beni oldukça şüphelendiren şeyler söylemişti.

"Hmm. Burada bir oğlan mı görüyorum? Ah hayır! Onlar iki kişi!" Fincanı alıp havaya kaldırdı ve gözlüğünü iterek daha yakından incelemeye başladı. "Ah çocuğum! Onun bir duvağı var! Söyle bana bir ilişkin var mı! Burada evlilik haberi görüyorum! Hemde olumlu bir evlilik!"

For My Butterfly ꚩ D.MWhere stories live. Discover now