6

3 0 0
                                    

Zaman - Billy'nin telefon hakkıyla Stu'yu aramasından sonra...

"Alo?"

"Merhaba Sidney."

Sidney titrek bir şekilde nefes verdi. "Hayır!"

Sesin sahibi bir zafer kazanmış gibi alaycıydı.  "Zavallı erkek arkadaşın Billy. Masumun bir daha seninle şansı olmayacak."

Sid ne yaptığını fark etmeden elini saçlarına götürdü, korkuyordu, bunu saklamaya çalışmıyordu ve yanında Tatum'un olması bunu değiştirmiyordu. "Beni rahat bırak."

"Yine yanlış adamı seçtin."

"Kimsin?"

"Kapat Sid..." Sidney düşüncelerinin arasında boğulurken Tatum'u duyamadı.

"Merak etme, yakında öğreneceksin. Söz veriyorum."

Telefonun kapanmasıyla Sidney odaya dönerken hızlıydı.

Dewey'nin geldiğini gören Tatum kızın arkasından gitmedi.

Dewey "Ne oldu?"

Tatum kardeşine "Ne mi oldu?" diye göz devirerek uzaklaştı.

. . . . .

"... Cotton Weary bu günlerde idam cezasının temyizini bekliyor." Bir durumun zaman zaman farklı yollarla gündeme gelmesi kişide olaya karşı bir hissizlik geliştirsede Sidney için bu durum tam tersiydi. "Sidney onun aleyhine şahitlik etmişti. Sidney bu davanın en önemli tanığı..." Görmekte olduğu ve görmeye devam edeceğine inandığı annesinin ölümüyle ilgili davayla ilişkilendirilen kasaba cinayeti haberleri onda sürekli etkisi yenilenen bir dejavu hissi yaşatıyordu.

Dewey karakola gitmek üzere giydiği formasıyla küçük masaya yaklaştı, önce Sidney'e sonra televizyona baktı. O an için kumandayı aldığı gibi televizyonu kapatmak en doğru karardı.

Kahvaltıda ne olduğuna bir göz atarak yerine oturdu.

Sidney olaylardan etkilenmemekten kendini alamadığı bu halden sıkılmıştı. Tüm bunların ortasında kalmak onu yoruyordu ve bu yavaş yavaş onu içsel bir boşluğa sürüklüyordu.

Yinede televizyondaki habere gözlerini kısıp zoraki bir gülümseme verebiliyordu. "Asla bitmeyecek değil mi?"

Dewey bir ekmeğe uzanmadan önce "Billy serbest bırakıldı... Telefon faturası temiz. Hiç bir arama yapmamış."

Tatum bir kasenin içine süt döküyordu. "Kıza ne oldu?" Tatum bunu sormasa Sidney diğer şüphelinin varlığını unutmuş olacaktı.

Dewey "Onu ikinci bir emire kadar karakolda tutuyoruz..." Ekmek parçasını ağzına götürdü.

Sidney "Sence o mu yaptı?"

Dewey kararsızdı. "Elimizde yeterli bir delil yok."

Tatum "Peki neden tutuyorsunuz?"

Dewey "Kızın kayıtlı olduğu telefon şirketi Kaliforniya'da değil. Uzun sürüyor... Bölgedeki bütün cep telefonlarını kontrol ediyoruz. Seni ve Casey Becker'ı arayanlar araştırılıyor. Biraz zaman alacak. Ama onu bulacağız." güvence veriyordu vermesine fakat Sidney bir sonraki sefer ne olacağını bilmemenin verdiği varsayımsal duruma karşı huzursuzdu.

Sidney "Şüphe duyduğun birileri var mı Dewey? Okuldan ya da..."

Dewey "Sid... bunları düşünme."

Tatum "Herşey düzelecek Sid. Zamana bırakmalısın." Yeşil zeytine uzandı, ağzına attı. Sesi, pekala, samimi değildi. Lakin Sidney'in umutsuzca bu sözleri duymaya ihtiyacı vardı. Her ne kadar gerçek olmayacağını bilsede...

. . . . .

Sidney "Mahkemede bana yalancı dedin."

Gale "Bence yanlış kişiyi teşhis ettin, evet."

"Cotton'la hiç konuştun mu?"

"Bir çok defa."

"Söylediklerini değiştirdi mi?"

"Bir kelimesini bile değiştirmedi. Annenle yattığını kabul ediyor ama hepsi bu."

"Yalan söylüyor. Annem böyle bir şey yapmaz. Ona tecavüz etti. Sonra da... onu doğradı. Kanı ceketine bulaşmıştı."

"O gece sarhoştu. Annen onu baştan çıkardıktan sonra ceketini sizde bıraktı."

"Ceketi üstünde gittiğini gördüm."

"Onun ceketini giymiş birini gördün. Cotton'ın arabasına ceketi koyan ve olayı planlayan aynı kişiydi."

"Hayır... Annemi Cotton öldürdü."

"Artık o kadar emin degilsin, değil mi?"

Tatum "Güzel takı tatlım. Hadi gidelim Sid."

Gale "Katil hala yakalanmadı, değil mi?"

Tatum kızın kolunu çekiştirdi. "Hadi Sid."

Gale "Bu cinayetler ilişkili."

Sidney "Yüzüne vurduğum için üzgünüm."

Gale kameramana hızla araçtan inmesini işaret ederek "Sidney, gitme." durdurmaya çalıştı kızı.

Tatum iki adım atmadan kadını uyardı. "Gelme."

. . . . .

Timmy Elena'dan gelen telefon aramasıyla arka koltuktaki Serinay'ın varlığını unutarak karakola gazladı aracı.

Şimdi Şerifin ofisinden çıkan kıza doğru yürüyordu. Ardından içeriye giren, tüm gözleri üstüne çeken Serinay'ı işaret ederek "Seni de karakola alıştırdı." dedi. Elena refleks olarak güldü.

Timmy tüm karakol çalışanlarının gözlerindeki inceleyici tavrın farkındaydı. Şerif burayı kendilerine karşı iyi doldurmuş olmalıydı -işin başka boyutu etraftakilerin bakışları Serinay'a mahsustu ama Timmy o bakışları üstüne alınmadan edemiyordu.

Üçü de sessiz bir anlaşma yapmış gibi kapıya ilerlediler. Serinay acele bir duruş göstermemeye çalışıyordu. Açıkçası buraya aniden gelmenin verdiği bir tedirginlik içerisindeydi.

Serinay arka koltuğa yöneldi. Elena Timmy'nin yanına geçti...

Timmy tekrar görüş alanlarındaki okulun önünden geçmek üzereydi. Durmadı. Hızını hiç düşürmeden geçti. Elena okul binasının arkalarında kaybolmasını izledi.

Önce Tim'e sonrada kıza baktı. "Okulda olmanız gerekmiyor mu?"

Serinay "Teşekkürler anne. Hatırlatmış oldun."

Timmy "Okula doyamayan araçtan insin."

Hayır, kimseden ses çıkmadı.

Kamu telah mencapai bab terakhir yang dipublikasikan.

⏰ Terakhir diperbarui: Apr 24 ⏰

Tambahkan cerita ini ke Perpustakaan untuk mendapatkan notifikasi saat ada bab baru!

Scream - Kaos & İntikamTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang