11. BÖLÜM

1K 67 80
                                    

'Sevgilim'

Göğsünde uyuya kalan kadının saçlarından buram buram çiçek kokuları geliyordu. Adam bu saniyeleri zihnine kazımak için bir saniye bile gözlerini kapatmamıştı. Neslihan ise saçlarının okşanması ve adamın kalp atışları eşliğinde uykuya dalmıştı. Güven yıllar sonra hala Neslihan' ın onun kollarına kendini böyle güvenerek teslim edişine minnet duyuyordu. Canından çok sevdiği kadının güveni ona yaşam sevinci veriyor, bir gün daha hayata uyanmak için sebep oluyordu. Tabi birde biricik oğulları vardı. Yaman vardı. Daha ne kadar bu yabancılık sürecekti bilmiyordu ama kolları arasında tuttuğu güzel kadını da zor durumda bırakmak istemiyordu. Bütün bunlar adamın beyninde bir cümbüş gibi dolaşırken sehpanın üstünde duran telefonu çaldı. Ekranda gördüğü isimle kolları arasında tuttuğu kadını dikkatlica kanepeye bıraktı. Başının altına yadtık koymayı da ihmal etmedi.

GÜVEN: Alo, Leyla? (Telefonu açarken sessizdi)
LEYLA: Güven abi, ben kapıdayım da ( Duruksar, derin bir nefes alıp verir) gelebilir misin? (Güven o sırada Neslihan'a bakıyordur)
GÜVEN: Çıkıyorum tamam.

Kadının üstüne ince bir pike örtmüş ve sessizce kapıya yönelmişti. Dışarıya çıktığında merdivenlerde oturan kadını görür. Kafasını önüne eğmişti. Uzun kahverengi saçlarını hafif esen rüzgar havalandırıyordu genç kadının. Durmuş ve daha yüzünü dönmeden oturan kadına baka kalmıştı. Seneler olmuştu görüşmeyeli. Telefon görüşmeleride arlarındaki abi-kardeş ilişkisinin kopmaması tek bağları olmuştu.

GÜVEN: (gülümser adam seslenmeden) Evett! Küçük hanım hoş geldiniz. (Güven'in sesini duyduğu an olduğu yerde döndü Leyla, gülümsedi adama)
LEYLA: Güven abi (diye seslendi ve ayaklandı) Hoş buldum. (Sarılırlar)
GÜVEN: Hoş geldin hırçın kız, hoş geldin (Geri merdivenler oturmuşlardı) İstanbul'a döndün demek sonunda ha?
LEYLA: Sen dönmüşsün asıl İstanbul'a, ben dönmüşüm çok mu? (Gülümsemeye çalışır ve kapıya doğru döner) Nasıl? (Neslihan'ı sormuştu kadın anlamıştı bunu adam yüzünde ki saklamaya çalıştığı endişesinden)
GÜVEN: Uyuyor. Sağlık durumu iyi ama (omuzlarını çeker ve ensesini kaşır) ama gerçekten nasıl diyor soruyorsan eğer aslında iyi görünmeye çalışıyor ama çok yorgun diyebilirim.
LEYLA: (acı bir tebessüm yerleşir yüzüne) Belli etmez tabi, Eşref Soysalan'ın biricik kızı sonuçta. (Gözlerini kaçırır adamdan ama endişelenmeden de edemiyordur) Bir yerinde bir şey yok değil mi? Zarar vermemiş değil mi ilaç ona?
GÜVEN: yok, iyi. (Güven Leyla'nın içinde ki kontrolde tutmaya çalıştığı öfkesini görüyordur. Kadının 15-16 senedir ailesiyle olan kopukluğundan da haberdardır) Görmek istemez misin? Özlemedin mi onu? (dudakları aralanmıştı kadının şaşkınlıkla karışık bir acıyla) Bence konuşmak iyi gelir, (gülümser) ikinize de.

Leyla cevap vermedi. Başını önüne çevirdi. Sessizlik devam ederken içeride uyuyan Neslihan Güven'in yokluğuyla gözlerini aralamıştı. Yerinde usulca oturur bir vaziyyete gelmişti. Saçlarını eliyle geriye doğru atarken yüzünü buruşturmuş ve baş ağrısının hafifçe arttığını hiss etmişti. Ayaklandığında mutfağa göz atmıştı, boş olduğunu görünce yukarı çıkmak için merdivenlere yöneldi. O sırada pencereden görünen merdivenlerde oturan ikiliyi görmesiyle duruksadı kadın. Tam emin olamazken, yavaşça geri inmişti çıktığı bir kaç basamağı. Kapıya geldiğinde duruksadı. Dışarıda oturan ikilinin konuşmalarının sesi geliyordu kulağına. Bir an çıkmak istemedi kapı eşiğine ama sonra kendini kapı kolunu çevirirken buldu. Kapının sesiyle bakışlar anında Neslihan'a döndü. Kadınlar anında birbirlerine bakmışlardı. Güven o an sadece uyku mahmuru olan sevdiği kadına bakıyordu.

NESLİHAN: Leyla? (Şaşkındı ve sesine yansımıştı bu) Sen? D-Dönmüşsün (hâlâ şaşkındı kadın) dönmüşsün sen (üzerinde ki şaşkınlığı atıp yüzünü ciddi bir ifadeye bürüdü anında) Ne arıyorsun sen burada? (Yüzü gerilmişti o an. Kızgındı çünkü kardeşine)
GÜVEN: Neslihan... (Yorgun da olsa hala o sert ifadelerini ustaca kullanan yüzünü adama döndürdü Neslihan)
NESLİHAN: Seninle konuşmuyorum ben değil mi Güven? (Yeniden kardeşine döndü) Niye döndün? (Kapıdan bir kaç adım uzaklaştı. İçinde fırtınalar kopuyordu kadının. Yıllarca hasret kaldığı, koşup sarılmak istediği kardeşi karşısında duruyordu. İçten içe kahrolsa da sert ifadesini asla kaybetmiyordu. O sırada Leyla sadece ablasına bakıyordu) Numaramı silin,
beni aramayın diyen sen, şimdi niye buradasın? (Güven aralarında ki gerginliğe karışmamak için kadınları orada bırakıp içeriye geçmeyi tercih etti. Kadınlarda buna itiraz etmemişti)
LEYLA: (derin bir nefes alış vermişti. Bu kelimeyi sarfetmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki) Abla (Kadının yüzü ekşidi)
NESLİHAN: Abla? ( Bir kaç adım yaklaştı Leyla'ya) Hani babamı silerken, beni de silmiştin sen? Ne oldu o kararlı Leyla'ya? Benim bu kandan hiç kimseyle bir bağım kalmayacak demiştin ben senin kapına geldiğimde konuşmak için. Şimdi ne ablası? (Gözleri dolmuştu Neslihan'ın. Bir şey demiyordu Leyla çünkü. Konuşsun böyle sessiz kalmasın istiyordu. Leyla ise sadece ablasına kızamıyordu) Sen ardında abla mı bıraktın ki? (Leyla'nın da gözleri dolmuştu bu cümle ile. Neslihanın soğuk çıkan sesinin ardındaki buz kırıkları kadının içine çizikler atıyordu adeta ama gardını indirmeyecekti) Cevap ver! (Leyla her zaman Neslihan'ın bu yönünün karşısında donup kalıyordu. Belki de annesine benzediği için, ablasının annesinin birebir aynısı olmasından dolayıydı. Bu sarı saçlar, bembeyaz kar tanesine benzeyen ten, güzel yüzü hepsi annesini andırıyordu Leyla'ya)
LEYLA: (toparlamıştı kadın sesini sonunda) Güven abi, senin için yardım istediğinde, olaylarıda söyleyince duramadım. Geldim, çok kalmayacağım merak etme. Seni ya da 'Soysalan' hanesini varlığımla rahatsız etmeyeceğim. (Gözlerini kaçırır kadın. Öfkelenemiyordu karşısında ki kadına. Öfkelenmek istiyordu ama kalbi de yalnızca karşısında ki kadına sıkıca sarılmak. Derin bir nefes alıp verdi) Gerçi sen de artık biricik babanın yüzünü görmüşsün diye biliyorum. (Neslihan gözlerini kapatır ve nefes verir) Güven abi'ye yaptıklarını da affetmezsin diye düşünüyorum. (bir adım da o Neslihan'a doğru atar) Oğlunun babasına yaptıklarını da kabul etmezsin artık değil mi? (Neslihan bakışlarını Leyla'nın gözlerine sabitler)
NESLİHAN: Babamın yaptıklarını biliyordun yani öyle mi?
LEYLA: Güven abi ile seneler sonra konuştuğumuzda anlattı Evet biliyordum. Ben bile inanamadım biliyor musun? Eşref Soysalan bunu da mı yaptı dedim? Bu kadar mı egoist biriydi dedim. Öyleymiş ama, iki kızının da hayatını bir kağıt parçası gibi yırtıp atan bir adam o. (Öfkeliydi Leyla. Neslihan Leyla'nın öfkesinin hâlâ aynı, o gün olduğu gibi kaldığını görüyordu) Neyse, sana geçmiş olsun. (Arkasını dönüp gidecekken durur ve tekrar Neslihan'a bakar) Arif İncekara fazla tehlikeli bir arkadaş seçimi değil mi?
NESLİHAN: (şaşırmıştı kadın) Birde araştırıp geldim diyorsun yani? (Gözlerini devirir Neslihan)
LEYLA: Polisim ya hani, mesleki deformasyon diyelim. (Merdivenlerden iner ve kapıya yönelir, çıkmadan önce Neslihan seslenir kardeşine)
NESLİHAN: Neden döndün? Öfkenden mi? Yoksa (derin bir nefes alıp verir) gerçekten benim için mi?
LEYLA: (acı bir tebessüm belirir yüzünde) cevabını bildiğin soruları sormazdın sen, 15 yıl bu da mı değişti? (Neslihan cevap vermez kadına. Leyla' da bir cevap beklemiyordu zaten bunu arkasını dönüp adım atmasından anlamıştı kadın. Durur aniden son kez ablasına döner) Güven Abi'ye fazla köpürme, çaresiz olduğu için beni aradı. Yine ortadan kaybolmuştun bu sefer kaldıramazdı.

KARANFİLWhere stories live. Discover now