Bölüm Beş: Darling Ailesi

434 30 1
                                    

Yazar ben değilim, sadece çeviri yapıyorum. Tüm hakları TheMusicalityGirl e aittir.

"Peter: 'Disiplin. Babalar buna inanır.'" ~ Peter Pan, 2003

Wendy Darling evin içine süzüldü ve girdiği pencereyi yavaşça kapattıktan sonra sağlamca kilitledi. Girerken onu gören oldu mu diye sokağa göz atmayı da ihmal etmedi. 

"Wendy Darling, ne yaptığını sanıyorsun?" Wendy içini çekti ve babasına bakmak için arkasını döndü.

Uzun boylu, gidon bıyıklı, kelleşmekte olan biriydi babası. Zengin bir bankacıydı. Mesleği, Darling ailesinin ekonomik açıdan iyi bir konumda bulunmasını sağlıyordu.

Dürüst olması gerekirse, Wendy, annesinin neden böyle bir adamla evlendiğini merak ediyordu. İkisi birbirlerine tamamen zıt karakterde insanlardı.

Bayan Darling, nazik ve asil olmakla beraber zamanına uygun bir İngiliz kadınıydı. Bay Darling de asil bir duruşa sahipti fakat bazen huysuzluğu ağır basabiliyordu. Mahalledeki çocuklar zaman zaman ona "huysuz ihtiyar" diyorlardı fakat pek yaşlı sayılmazdı. Sadece stresli bir hayatı vardı ve bu da saçlarının normalden daha önce grileşmesine sebep oluyordu.

Babası sinirlendiğinde Wendy ondan çok korkardı. "Ben sadece," Wendy kısa bir süre duraklayarak bir bahane aradı, "yürüyüşe çıkacaktım. Dışarıda hava çok güzel. Sence de öyle değil mi?"

"Güzel bir gün mü? Nerede olduğu-" Bay Darling'in cümlesi, Bayan Darling'in kocasının omzuna elini koyarak susturmasıyla yarım kaldı.

"Evet canım, çok güzel bir gün. Sadece bir dahaki sefere, bir yürüyüşe çıkmadan önce bize haber ver," Bayan Darling, kocasını sakinleştirdikten sonra dönüp Wendy'ye gülümsedi. "Kahvaltı yarım saat içinde hazır olacak. Wendy, hayatım, lütfen oğlanları uyandır."

Wendy annesine tüm içtenliğiyle gülümsedikten sonra çocuk odasına, John ve Michael'i uyandırmaya çıktı.

"John! Michael!" Wendy çocukları uyandırmasına yetecek kadar yüksek sesle bağırdı.

"Wendy, çok yorgunum..." diye şikayet etti Michael. John onaylarmışçasına homurdandı. Wendy ellerine koyarak sabırla beklemeye başladı.

John ve Michael'ın dün geceki olayları hatırlamalarına yetecek kadar zaman geçtikten sonra (bir saniyenin yarısı kadar bir süre) iki çocuk da aniden "WENDY!" diye bağırdılar. Michael anında yataktan atlayarak Wendy'ye koşup kızın bacağına sarıldı.

"İyisin." Michael'in ses tonundan rahatladığı anlaşılıyordu.

"Şşş, sessiz olun, yoksa size hiçbir şey anlatmam!" Oğlanlar anında sustular ve meraklı gözlerini Wendy'ye diktiler. Wendy yavaşça pencere pervazına oturdu, Michael'i kucağına aldı ve John da hemen Wendy'nin ayağının dibine yerleşti.

"Her şey, Gölge beni Varolmayan Ülke'ye götürdüğünde başladı." diyerek anlatmaya koyuldu.

"Varolmayan Ülke mi? Coğrafya dersinde bununla ilgili hiçbir şey öğrenmedik." dedi John.

"Tabii ki öğrenmediniz. Orası hiçbir yetişkinin bulunmadığı, çocukların asla büyümediği, büyülü bir diyar."

"Ne kadar heyecan verici!" diye cevap verdi John.

"Kesinlikle! İnanılmazdı...gerçi bir deniz kızı baya sorun çıkardı ama..." Wendy, John ile Michael'in meraklı bakışları altında hikayesine devam etti. Özellikle Kayıp Çocuklar'ın ve uçuç tozunun öyküsü, çocukları büyülemişti. Ve sonunda Wendy şu sözlerle anlatmayı bitirdi: "Ve bana bu akşam yeniden geleceğine dair söz verdi."

"Bu akşam mı? Ben de gelebilir miyim?" diye sordu Küçük Michael.

"Hayır Michael. Bu yolculuk çok tehlikeli ve sen daha yüzme bile bilmiyorsun." diye yanıtladı Wendy.

Michael ikna olmuş gibi görünüyordu. Gitmeyi çok istemesine rağmen, yüzmekten korkuyordu. Sonuçta sadece dört yaşındaki bir çocuktu.

John zaten en başından beri Varolmayan Ülke'ye gitmeyi istemiyordu. Kulağa çok tehlikeli geliyordu. Hiç yetişkinin olmadığı bir diyar mı? Mantıksız! Düzen nasıl sağlanıyordu orada? Kurallar var mıydı? Ya da herhangi bir tür kontrol? John'a göre bu Peter Pan güvenilir gözükmüyordu. Yine de şüphelerini dile getirmedi; Wendy'nin hayallerini yıkmak istemiyordu. Onu daha önce hiç bu kadar mutlu görmemişti. Gülüşündeki bir şeyler farklıydı, fakat ne olduğunu tam kestiremiyordu. John silkinerek tedirginliğinden kurtuldu. Sonuçta sadece 9 yaşındaki bir çocuktu.

********

Aynı anda, Darling ailesinin mutfağında, Bayan Darling pankek pişirmekle meşguldü. Pazar günü onun yemek pişirdiği tek gündü. Bunu seviyordu. Tavanın cızırtılarına kulak kabartarak şeker ve hamur kokusunu içine çekti.

Bir anda mutfağa dalan Bay Darling, karısının olduğu yerde korkuyla sıçramasına sebep oldu. Fakat zavallı adam, bunu fark edemeyecek kadar şaşkın görünüyordu. Elindeki boş tepsiyi masaya bırakarak:

"Tatlım, ekmeğimiz nereye gitti?" diye sordu. Bayan Darling, bakışlarını boş ekmek tepsisinden kocasına çevirdi ve ikisi de aynı anda bağırdılar:

"NANA!"

********

Wendy Darling'in günü olması gerektiği gibi geçti. Gece olduğunda, dişlerini fırçaladı, en sevdiği geceliğini giydi ve saçını büyük bir özenle taradı. Fakat yatağa gidip uyumak yerine, pencere pervazına oturarak beklemeye başladı.

Gölge'nin gelmesini beklerken elindeki yüksüğü neredeyse canını acıtacak kadar sıkı tutuyordu. Gölge gelecekti. Gelirdi. Gelmeliydi. Wendy uzun süre bekledi. Sonunda gece yarısı gelip çattı, Big Ben'in çanları tüm Londra'da çınlamaya başladı.

Belki de Wendy hepsini hayal etmişti. Belki de deliriyordu. Sonunda yavaş yavaş, Gölge'nin gelip gelmeyeceğinden şüphe etmeye başladı.

Gözleri kapandı ve Wendy Darlng uykuya daldı. Hala içinde bir yerlerde, yeniden Varolmayan Ülke'ye dönmeyi bekliyordu.

Second Star To The Right (TÜRKÇE)Where stories live. Discover now