0.9

8.3K 498 17
                                    

.

İnsan kendine yakalanır,

İnsan kendinden yaralanır.

.

Evin bahçesine girdiğimizde, gecenin bir yarısı olmasına rağmen ışıklar açıktı. Bir süre tereddüt ettiğimde, Cihan elinin içinde olan elimi okşadı. "Ben yanındayım." Başımı kaldırdım ve gözlerine baktım. "Onlarda çok perişan oldu." Derin bir nefes verdi ve tuttuğu elimin üzerini öptü.

Gözlerimi eve çevirerek, tekrar yürümeye başladım. Elimi tutması bile güven veriyordu ama içimde olan korku hala canlıydı. Kapının önüne geldiğimizde, zile bastıktan bir kaç saniye sonra açılmış ve Pelin abla karşılamıştı bizi.

İçeriden bağırış sesleri gelirken, gergince çatılmıştı kaşlarım. "Senin yüzünden yaşamadığı kalmamış, kızın! Hala nasıl yüzsüzce ona bağırıyorsun?!" Ömer'in sesiydi bu. Babamla kavga ediyordu.

"Ömer," Asaf'ın yorgun sesi kulaklarıma ulaşırken, Ömer'in hele de benim için bu kadar sinirli olmasına şaşırmıştım.

Pelin abla henüz dudaklarını aralamıştı ki babam geldi. "Işıl," Gelmesiyle irkilirken, istemsizce bir adım geriye kaçmıştım. Gözleri yine kızarıktı, ama ağlamamıştı. Biliyordum. Ondan kaçmamla yüzünü buruşturdu. Bu kez fısıltısı acı içindeydi fısıltısı. "Kızım."

Eskiden bana bu kelimeyi söylediğinde gülümserdim. Küçüktüm, kız çocuğuydum ve babamı seviyordum. Yıllar bizden o kadar çok şey götürmüştü ki, yüzüne dahi bakamıyordum. Baksam da gözlerim dolmadan duramıyordum.

Cihan önüme geçerken, elimi bırakmamıştı. Babamın yüzüne dahi bakmadı. Kolu, babamın omzunu sıyırarak geçtiğinde, bende hemen arkasındaydım. Gözlerim, babama temas edemiyor yalnızca Cihan'ın sırtında oyalanıyordu.

Koridordan geçip gittiğimizde, salonun önünden geçiyorduk. Ömer'in bakışları anında beni bulurken, ayakta olan bedeni hızlı adımlarıyla yanıma yaklaşmıştı. Arkasından Asaf da ayaklanırken, sönmüş gözlerinin parladığına şahit olmuştum.

"Işıl," Hızla ve beklenmedik anda kollarını sardı bana. Bir elim hala Cihan'ın elindeyken, boşta kalan elimi sırtına koydum. Daha sıkı sardı beni. "Çok özür dilerim," Kaşlarım çatıldı yavaşça. "Yanında değildim, çok özür dilerim."

Dudaklarımı aralamak ve kızarık gözlerime aldırmadan onu teselli etmek istedim. Ama yaptığım şey yalnızca sırtını okşamak oldu. Gözlerim arkasında olan Asaf'a dönerken, sessizce bizi izlediğini gördüm.

Ömer, yavaş haraketlerle benden ayrıldı. Asaf bir adım bile yaklaşmadı ve uzakta kalarak izlemeyi tercih etti. Belki de yorgun olduğumu anlamıştı, bilmiyorum. Cihan ise tuttuğum eliyle beni merdivenlerden yukarı çıkardı.

Odamın önüne geldiğimizde, derin bir nefes verdi ve buz gibi ifadesine zıt, şefkat dolu gözlerini çevirdi bana. "Seninle uyumamı ister misin?" Kötü bir geçmişim olduğunu anlamıştı belki de. Kabuslar göreceğimi, uyuyamayacağımı. Ama yanımda biri olsun istedim ilk kez. Beni koruyacak kollarını istedim.

Gözlerim simasında gezindi. Belli olmayan çukurlarında. Başımı sallamak geldi içimden ama yapmadım. Yorgundu ve benimle uğraşmasını istemedim. "Gerek yok, yorgunum zaten." Elinin içinde olan elimi çekmeye çalıştım ama izin vermedi.

"Emin misin? Rahatsız oluyorsan baş ucunda da durabilirim." Hayır anlamında başımı salladım. Ondan rahatsız olmam mümkün değildi, çünkü huzurlu hissettiğim nadir bir yerdi göğsü.

Tuttuğu elimi bıraktığında, sıcak elimin birden üşüdüğünü hissetmiştim. Bu yutkunmama neden olurken, Cihan bakışlarını odamın kapısında gezdirdi. "Bir şeye ihtiyacın olursa seslen." Dedi. Dudaklarında keyfin hiç uğramadığı bir gülümseme oldu ama çukurları yine dikkatimi çekti.

Başımı salladım yalnızca. Sonrasında odamın içerisine girdim. Arkamdan kapıyı kapadım ve sırtımı yasladım. Başım yorgunca geriye düştü, gözlerimi kapadım.

.

Uykunun tutmadığı nadir bir andı, bu gece. Işıl, yatağında yatmış, öylece tavanı izliyordu. Annesi henüz eve gelmemişti, neden bilmiyordu ama merak etmişti.

Evin kapısı gürültülü bir şekilde açıldığında, tavana bakan gözleri titremiş, bedeni irkilmişti. Bu evde hiç sevmediği o bağırışmalar, yine tekrar etmişti.

"Sana o kadın kim dedim!" Yalnızca on üç yaşındaydı Işıl. "Ne işin vardı onun yanında?!" Genelde konuşmayı, bağırmayı ve kavga etmeyi sevmezdi. "Yine mi yaptın bunu bana?! Ne istedin de vermedim?!" Annesi yüzündendi. Onlar yüzündendi.

"Ceren! Kes sesini!" Yataktan kalktı, Işıl. Hızlı olan adımlarıyla kapısının yanına gitti. Biliyordu olacakları. Annesinin yine tokat yiyeceğine, ayrılık kavgası çıkacağına ve işin dönüp dolaşıp annesinin o adamı affedeceğine adı gibi emindi.

"Ne oldu?! Zoruna mı, gitti?!" Ve işte tam kapısını açtığında, eş zamanlı olarak bir tokat sesi yankı yaptı kulaklarında. Annesinin ve o adamın sesi kesildi. Küçük adımlarıyla annesine yardım etmek istedi, ona bağırılıp çağırılanacağını bildiği halde.

Evde adım sesleri duyulurken, salona ulaşmıştı bile. Annesi yanağında olan eliyle adama bakarken, adamın alev çıkan gözleri de annesindeydi. "Bitti." Dedi Ceren, aynı cümleleri tekrar tekrar kullanırken. "Git buradan."

Adamın gözlerinde olan alev söndü. Dudakları aralanacak gibi olsa da, küçük kızı görünce sustu. Alaycıl bir gülümseme belirdi yüzünde. "Hepsi babasının bile istemediği kızın yüzünden." Dedi acımayarak. "Eğer o olmasaydı seni bir kez dahi aldatmazdım."

Yalandı, yapardı. Bunu o da çok iyi biliyordu ama suçu kıza atmak kolay geldi.

Annesinin gözleri kıza döndü. Nefret dolu bakışları, sesine de bulaştı. "Işıl!" Diye bağırdı sertçe. "Defol!"

Annesi büyük adımlarla yanına gelirken, kaldırdığı eline baktı Işıl. İlk değil, diye geçirdi içinden. Çok acımaz.

.

Uyandığımda, terlemiştim. Gördüğüm kabus ya da anı, her neyse kendimi kötü hissetmeme neden olmuştu. Yataktan kalkmadım. Gözlerimi yıllardır yaptığım gibi tavana diktim.

Cihan'ın yanına gitmek istiyordum.

Abimin yanına gitmek istiyordum.

Huzur bulduğum ve şuan gidebileceğim tek kişi oydu. Yataktan kalkarak, odamdan çıktım. Gözlerim karşı kapıda bir süre oyalanırken, gecenin bir yarısı olmasını umursamadım ve kapısını tıkladım.

Ses gelmedi.

Umursamadım.

Kapıyı araladım ve gözlerimi karanlık odada gezdirdim. Bakışlarım yatakta yatan Cihan'a değdiğinde, uyumuş olduğunu gördüm. Yine umursamadım.

Odaya girdim ve açık kapıyı arkamdan kapadım. Küçük adımlarla yanına giderken, o da gözlerini hafifçe aralamıştı. "Işıl," Bedeni doğrulurken, gözleri de hafif bir endişe içinde bakmıştı bana. "Bir şey mi oldu?"

"Yanında uyuyabilir miyim?" Yorgun çıkan sesim, gözlerinde bir şeylerin sönmesine neden oldu. Bir eliyle yatakta boş kalan yeri gösterdi.

"Gel yanıma," Yanına yaklaştım ve eliyle vurduğu yere oturdum. Omuzlarımdan tuttu ve beklemediğim bir şekilde sardı bedenimi. "Işıl, yanında olduğumu bil, olur mu?" Yutkunurken, başımı sallamakla yetindim.

Benim yıllardır kimsem yoktu ki, Cihan. Şimdi gelsen geçirebilecek misin, izi kalmış yaralarımı?

Beni kolunun altına çekti ve sırtımı yatakla buluşturdu. Bedenimi onun olduğu tarafa çevirirken, gözlerimi de kapamıştım. Derin bir nefes alırken, başımda dudaklarını hissettim.

"İyi geceler." Dedi.

"İyi geceler, abi." Diye mırıldandım oldukça kısık bir sesle.

.

Kestik.

Yağmurda Islanmayı SeçtikWhere stories live. Discover now