Giriş.

70 10 9
                                    

Şimşekler çakıyor,gökyüzü adeta ağlıyordu. İstediği oyuncak alınmayan bir çocuk gibi,yılların acısını içine atıp en sonunda patlayan bir yetişkin misali ağlıyordu belki de. Başka bir anlatımla,insanlara ağlıyordu Gök.

Çocuklar'ın ağladıktan sonra onları güldürecek annesi,babası,oyuncağı,yetişkinlerin ise kendilerini avutacak yalanları vardı.

Gök'ün de vardı böyle bir şansı. Güneş. Ona "Senin için parlıyorum,seni mutlu etmek için buradayım" diye söylediği bir yalanı vardı Güneş'in.

O hikayede Gök'ün de olması gerektiğine inandırıldığı bir hikayeydi bu. Fakat bunun bir yalan olduğu gece olunca anlaşılırdı.

Tüm gece yalnız kaldıktan sonra Gök,Güneş'ten ona yalan söylediği için nefret ederdi,fakat aptal kalbi sabah olunca kendini o tatlı yalanlara inanırken bulurdu.

Yalnız olduğuna inandı,fakat o, asla yalnız olmadı. Ay vardı orada,Ay onu yalnız bırakmazdı tüm gece. Ama onun orda ışık saçıp,gökyüzünü yalnız bırakmaması Güneş var diyeydi.

Gök aptaldı. Yalanlara kanmaya meraklıydı. Ay ona "Senin için parlayamam ama senin için iyi biri olurum" demişti. Gök buna da inandı.

Gecenin,Ayın iyi biri olacağına inandı,fakat unuttu,Ay'ın her gece insanların düşüncelerinin ağırlığını hissettiğini,acılarını anlatmayıp içine atan insanların ağlama seslerini duyduğunu.

Bunların hepsi varken Ay iyi biri olamazdı. Çünkü o en az bir şeytan kadar kötüydü,o insanların acılarını görüp hiç bir şey yapamazdı,kimine göreyse yapmazdı.

Gök ise çoğu kişi tarafından sevilirdi,yalnızlık sandığı şey insanların sevgisiyle doluydu. Belki de kimisi sahte sevgiydi,kimisi sadece anlık bir tebessümdü. Ama bunların hiç biri Gök'ün güzelliğini inkar etmesi için bir bahane değildi.

Gök,Hem Güneş'e,hem de Ay'a yakışırdı. Yağmurlu havada insanlara işlerini bıraktırıp, bir bardak kahve aldırıp dışarıyı izletecek kadar güzeldi o. Kelebeklerin mutluluk şarkılarını söylediğinde,çoğunun çamurlu hava diye adlandırdığı o anda bile muhteşemdi.

Ağlarken de ,gülerken de kusursuzdu.

Bazı insanlar Gök'ün karanlık yönünü;yağmurunu,fırtınalarını,felakatlerini sevdi.

Bazıları onun cıvıl cıvıl havasını,umutlu sabahlarını,sonsuz neşesiyle sevdi.

Ama onu olduğu gibi,her haliyle seven olduğundan hep şüphe etti. Asla kendini bir yere ait hissetmedi.

Ne gecenin karanlığını kabul etti,ne de sabahın aydınlığını.

O hep kendisinin durgun havasını sevdi. Ne tam Güneş'li, ne de tam karanlık olan havasını sevdi. Sevgisinden şüphe etti,kendini sorguladı.

En sonunda pes etti. Anladı çünkü. Sevgi sabit bir kavram değildi,ondan öyle kolay olmasını bekleyemezdi.

Kanlı Düş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin