32- çiçek çocuk

59 7 100
                                    

Karmaşa, her yerde ağlayan insanlar, insanların karşısında kahverengi bir kutu. İnsanlar kutuya bakıp ağlıyor. Kutu fazla uzun, içine insan sığacak kadar.

Ağlayan insanların arasından biri göze çarpıyor. Dağılmış saçları, kızarmış gözleri... Ama ağlamıyor. Dimdik ayakta. Ne bir yaş kalıntısı var gözünde ne de acı. Boşluk var sadece. Etrafı izlerken gözlerinde görülen en ufak bir duygu bile yok. En çok acı çeken o, belli. En çok üzülen, kızan, ağlamak isteyen o. Olayları kavrayamamış sadece, ne yapacağını bilemiyor. Boş boş izliyor etrafındaki insanları. Gerçek olmamasını umuyor bunların, karşısında duran tabutun, ağlayan insanların...

İşte o boş bakan kişi bendim. Algılarım kapalı, olayları kavrayamamış bir halde dikiliyordum öylece. Düşünmek istemiyordum. Düşünürsem ağlardım. Bu yaşananları unutmak istiyordum. Rüyamda yaşamak güzeldi; her şey mutlu, sakin, eğlenceli... Şimdi ne olmuştu? Büyükannemin cenaze töreninde sudan çıkmış balığa dönmüştüm. Cennetten cehenneme düşmüş gibiydim. Gerçekler her zaman bu kadar acı mıydı? Her zaman kötü müydü iyilerin sonu?

Tören bitti, insanlar dağılmaya başladı. Ben hala aynı yerde, hareketsiz ve tepkisizdim. Hala garip geliyordu tüm bu olanlar. Gerçek olmasını istemiyordum. Ne güzel olurdu şimdi uyansam güneşli bir sabaha, pencerenin kenarında kahvemi içerken Beomgyu gelse yanıma... Beomgyu... Beomgyu! Tüm bu telaşın içinde aklımdan çıkmıştı. Onu bulursam belki her şey düzelir, dedim içimden. Kendimi kandırıyordum. Hiçbir şey düzelmeyecekti.

"Ben gidiyorum, bulmam gereken biri var"

Annemin cevap vermesini beklemedim. Yeterince kızgındım zaten.

Büyükannemin evi mezarlıktan fazla uzakta değildi, ulaşmam kısa sürmüştü. Bahçeye girdiğimde garip bir koku aldım. Evden geliyordu. Kötü değildi bu koku. Garip bir şekilde güzeldi. Kokunun kaynağını bulmak için eve girdim.

Koku, alt katta mutfağın yanındaki odaya götürdü beni. Büyükannemin gizli odasıydı burası, kimse giremezdi. İçeride ne olduğuyla ilgili herkes farklı bir şey söylerdi. Mücevher odası, süper kahraman sığınağı ve şeker bahçesi en popüler görüşlerdi. Ben hep şeker bahçesi olduğunu düşünmüştüm. Şeker böyle mi kokardı peki? Hayır, başka bir kokuydu bu. Tanıdık bir koku...

Hep merak ettiğim odanın kapısını açmadan önce derin bir nefes aldım. Her ihtimale karşı hazırdım. Karmaşık duygular içinde kapıyı araladım.

Şeker bahçesi değilmiş burası, küçüklüğüm. Normal bir bahçeymiş ama, yaklaşmışsın.

Karşımda duran küçük bahçeyle ilgilenen sarışın çocuğa baktım. Bu yüzü bir yerde gördüğüme emindim. Rüyamdakilerden biriydi sanırım. Kim olduğunu hatırlayamıyordum, rüyamı unutmaya başlamıştım.

Beni fark etmemişti anlaşılan, elindeki şeyle uğraşmaya devam ediyordu. Elindekinin ne olduğunu görebilmek için biraz daha yaklaştım.

Gördüğüm şey bir sürü duyguyu aynı anda yaşattı bana. Heyecan, sevinç, hüzün, korku... Sarı kasımpatı tutuyordu elinde.

"Selam! Geldiğini duymamışım"

Biraz fazla yaklaşmıştım sanırım, beni fark etmişti.

"Selam, rahatsız etmedim umarım?"

"Yok ayol ne rahatsızlığı geç şöyle"

Eliyle karşısında duran koltuğu işaret etti. Dediğini yaptım.

Aklımda çok fazla soru vardı, hangisini sormam gerektiğini bilmiyordum. Çiçek çocuk o muydu?  Adı gerçekten Beomgyu muydu? Beni hatırlıyor muydu? Soobin'e ne olmuştu?... İlk soruyla başlamaya karar verdim. Nasıl sormam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu ama bir şekilde sormam gerekiyordu.

"Küçüklüğümüzü hatırlıyor musun? Yani yıllar geçti aradan hatırlamazsan anlarım ama çok yakındık biz. Hatta Soobin de vardı, üçümüz takılırdık. Hatırladın mı?"

Sarışın çocuk bir anda yaptığı işi bıraktı.

"O sen misin? Ne kadar zamandır seni arıyoruz haberin var mı? Soobin meraktan ölecekti az kalsın! Neredeydin onca yıldır? Bizi terk mi ettin?

"Hayır öyle değil de... Neyse sonra anlatırım önce benim sorularıma cevap ver. Adın ne ve neden küçükken söylemedin?"

"Tam adım Kai Kamal Huening ama ilkini kullanıyorum. Söylemememin nedeni ikinci adımdı. O zamanlar diğer çocuklar sürekli " bay bay kamal" vb. dedikleri için ismimden nefret ediyordum. Senin adın neydi bu arada?"

Kai mi? Beomgyu değil miydi? Beomgyu kimdi o zaman? Ah ne aptalım! O sadece rüyamdaki adıydı. Kai de rüyamda vardı sanki ama... Sanırım kafamda kurmaya başlıyordum.

"Ben Taehyun, Kang Taehyun. Bu arada iki adın da mükemmel"

"Teşekkürler. Şu çiçekleri dikmeme yardım eder misin? Tek başıma zor oluyor da"

"Hemen geliyorum"

Eldiven giyip yardıma giderken bir yandan da düşünüyordum. Çiçek çocuk Beomgyu yerine Kai çıkmıştı. Peki Beomgyu kimdi? Beomgyu adında biri olduğuna yemin edebilirdim. Hem de benim ruh eşimdi o Beomgyu. Daha tanışmıyor olsak bile bir gün tanışacaktık, emindim.

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

OHA CICEK COCUK GYU DEGILMIS BEN SOKKK (bendebimyazicaklarsg🥰)

neyse hepiniz zortladiniz mi guzelce ohhh cok mutluyum haha aglayin ezikler

cokkotubiriolmusumben😭😭

neyse iste bu kadar bolumle ilgili gorusleri aliyim

VE ONCEKI BOLUMDE SEY SORMUSTUM YA ISTE OY COKLUGUYLA KOTU KARAKTER YEONJUN SECILDI

yeongulunsucune🌹🧕🏿😔

okullar aciliyo benim yazililar bitmedi daha o yuzden bolum gelmeyebilir bu hafta haberiniz olsun

gorusuruz💗

in flowers, taegyuWhere stories live. Discover now