13- uzun zaman sonra

150 23 21
                                    

Ellerimin arasında tuttuğum kağıdı sıkarak duruyordum öylece. Karşımda duran kapı, ulaşılması imkansız bir yer gibiydi. O kapının arkasındaki kişiyi düşündükçe kalbim daha da hızlanıyordu. Onunla sonunda tekrar görüşebilecek olmanın heyecanı bacaklarımı hareket ettirmeme engel oluyordu. Yarım saattir böyleydi bu durum. Öylece dikilip kapıya bakıyor, elimdeki kağıdı buruşturuyordum.

Tekrar tekrar kontrol ettim adresi belki yanlıştır diye. Yanlış olmasını istedim içten içe. Yıllardır bu anın hayalini kurarken şu an korkmam garipti.

Arkamı dönüp gitmek, onu sonsuza kadar terk etmek üzereydim ki kampüs kapısından çıkan ögrencileri gördüm. Yanına gitmeye korkacağımı bilsem de onu aradı gözlerim.

Tanıyıp tanıyamayacağıma bile emin olmadığım birini arıyordum yüzlerce kişinin arasında. Bulmam mucize olur, diye düşündüm.

Bir süre sonra gözüme biri çarptı. Yüz hatları Beomgyu'ya benziyordu ama emin olamadım. Yıllardır görmemiştim sonuçta, yanılmış olma ihtimalim vardı.

Bir süre çocuğu izledim. Yerdeki çimlere uzandı ve eline bir çiçek aldı. Çiçeği daha net görebilmek için biraz yaklaştım. Sarı kasımpatı vardı elinde.

~~~
"Baksana kendimize bir çiçek seçelim mi? Bizi temsil eden bir çiçek olsun, bahçemize hep ondan ekelim."

"Kasımpatı olsun! En sevdiğim çiçek kasımpatı."

"Tamam o zaman. Benimki sarı kasımpatı olsun. Sen de renk seç."

"Ya ama sarı benim en sevdiğim renk." dedi küçük Beomgyu dudaklarını büzerek.

Taehyun, Beomgyu'nun bu davranışını tatlı bulup yanaklarını sıktı.

"Tamam sarı senin olsun. Ben beyazı alırım."

Beomgyu gülümsedi.

"Hayır. En sevdiğim renk en sevdiğim arkadaşımda kalsın, ben beyazı alırım."

"En sevdiğiniz rengi temsil etmemin sorumluluğunu taşıyacağımdan emin olabilirsiniz efendim!"

"Taşımalısın zaten asker!"

İkisi de gülüp birbirlerine sarıldılar.
~~~

Aklıma gelen anıyla güldüm. O kişinin Beomgyu olduğundan emindim artık. Beni unutmamıştı. Yanına gitmek istedim, bacaklarım hareket etmedi. Bedenimi kontrol edemiyordum. Seslenmeye çalıştım, sesim çıkmadı. Tek yapabildiğim öylece durup onu izlemekti.

Birkaç dakika sonra Beomgyu çimlerden kalktı. Yanına gelen pembe saçlı biriyle beraber yürümeye başladı. Benim olduğum tarafa doğru geliyorlardı.

Kısacık bir an göz göze geldik Beomgyu'yla. Beni görünce gülümsemesi soldu, yüzü ifadesizleşti. Gözlerinde bazı duygular vardı, karmaşık duygular. Tam olarak anlaşılmasa da kırgınlığı yakaladım gözlerinde. Bana kırgındı. Onu yıllarca terk ettiğim için kırgındı. Ama garip bir şekilde öfke değildi bu, hayal kırıklığıydı.

Birkaç saniye bile sürmeyen bakışmamızın ardından normal bir şekilde yanındaki pembe kafayla konuşmaya devam etti. Beni tanımamazlıktan geliyordu. Yanındaki tipinden hayırsız olduğu anlaşılan pembe kafa komik bir şeyler anlatıyor olacak ki deli gibi gülüyordu. Onun aksine Beomgyu tepkisizdi. Yanına gitmem gerektiğini hissettim o an. Hareket etmeye çalıştım. Dünyanın en zor şeyiydi sanki hareket etmek.

Başardım, korkumu aşıp ona doğru yürümeyi başardım. Benim ona doğru geldiğimi görünce pembe kafaya bir şeyler söyledi ve kampüse geri girdiler. Benden kaçıyordu. Arkalarından gittim ama güvenlik görevlisi içeriye almadı beni. Arkalarından bakakaldım.

*
*
*

Akşamı büyükannemin yanında geçirmeye karar verdim. Annemle uzun bir süre görüşmek istemiyordum.

Büyükannemin evine gittiğimde kapının aralık olduğunu fark ettim. Her ihtimale karşı elime keskin bir şey alarak içeri girdim.

"Büyükan- SOOBİN?!"

Karşılaştığım manzara hariç her ihtimali düşünmüştüm sanırım. Büyükannem koltuğa yatmıştı ki bu gayet doğaldı. Sorun ise kıyafetinin yarı açılmış olması ve üstünde Soobin'in olmasıydı.

"Taehyun geleceğini önceden söyleseydin ya. Annenin yanında kalacağını sanıyorduk."

"Aynen Taehyun git şehirdeki evine sen."

"Öncelikle sayın büyükanneciğim bir süre burada kalmaya karar verdim. Sonralıkla güzel arkadaşım Soobin lütfen gelir misin konuşmamız lazım."

Sinirime hakim olmaya çalışarak söylediğim şeylerden sonra Soobin'le arka bahçeye çıktık. Soobin arkasından kapıyı kapatır kapatmaz yakasına yapıştım.

"Ne yapıyordun lan büyükanneme?! Dökül çabuk ırz düşmanı!"

"Kanka sakin ol biraz masaj yapıyordum sadece. Ayrıca şimdi büyükannen de milf yan- ÖZÜR DİLERİM DÖVME TAMAM"

Soobin'i dövmeye başladım. O kim oluyor da melek gibi büyükanneme milf diyip saçma sapan şeyler yapıyor?! Milf falan değil benim büyükannem tombiş tatlış bir şey o.

Bir süre daha dövdükten sonra Soobin'i yere fırlattım.

"Bir daha yaklaşma büyükanneme."

"Tamam tamam söz yaklaşmam. Zaten Chan'ın büyükannesi daha iyi."

"Büyükanneleri uzak tutmak lazım senden. Neyse hadi yürü evine git. Uyumam lazım benim."

Soobin 'masaj bahane Taehyun'un büyükannesi şahane' diye bağırıp evine gitti. Gerçekten anlayamıyorum şu çocuğu.

*
*
*

Tüm gece Beomgyu konusunda ne yapabileceğimi düşündüm. Birkaç kere yanına gitme fırsatı bulabilsem de benden kaçtığı için onu göremezdim muhtemelen. Benden kaçamayacağı kadar yakın olmamız lazımdı.

Çözümü bulmuştum, onunla aynı okula gidecektim. Aynı okulun tıp bölümünde okuyacaktım. Annemi bu konuda ikna etmek zor olacaktı ama elimden gelen her şeyi yapacaktım ikna edebilmek için.

.
.
.
.
.
.

iki gun bolum atmadim siralamalarda diplere inmisiz hemen

bu bolum en uzun bolumdu sanirim
ama bu hafta baska bolum atamayabilirim sinavlar yuzunden

BU BOLUMU YAZABILMEK ICIN CICEK ARASTIRDIM KAC SAAT sonra istedigimi bulamayip sari kasimpati yazdim gerci ama olsun

neyse umarim bolumu begenmissinizdir

gorusuruz💗

in flowers, taegyuWhere stories live. Discover now