Arkamı dönüp sırıtarak " zorunda mıyım?"diyerek fırıncıdan çıktım. Okulun yolunu tuttum..

Yaklaşık bir saat sonra okula varmıştım. Bugün sadece iki dersim vardı, onlarda üst üsteydi. O yüzden burada çok durmayacaktım. Telefonumu alıp saate baktım, saat 14:00 'dı. Geç kalmıştım bunu fark etmemle koşarak sınıfın olduğu kata çıktım. Sınıfa girdiğimde hoca daha gelmemişti bunun rahatlığı ile derin bir 'oh' çektim. En arkadaki sırama geçip oturdum hoca gelmeden aldıklarımı açıp yemeye başlamışken tanımadığım bir çoçuğun, "Afiyet olsun Dolunay" demesiyle ağızımın dolu olmasına rağmen 'teşekkür' etmiştim.  Hızlı bir şekilde yediklerimi bitirdim. O sıra  hoca sınıfa girmişti. Hocayı görür görmez göz devirmiştim. "Benim Kezban gelmiş" diyerek sırt çantamdaki defteri ve kalemliği çıkardım.  Bir şeyler karalarken,  "Şey merhaba ne çiziyorsun merak ettim rahatsız etmedim umarım"  diyen kıza başımı çevirip kıza baktım. Kaşlarım çatılmıştı çünkü, benimle konuşması çok garibime gitmişti. "Sorun değil, kara kalem çalışması yapıyordum" diyerek çizimime baktım. Dudak bükerek, "klasik peri kızı çizimi.."

Kız, dişerini göstererek gülümsemişti. Ardından  elini uzatarak,  "Miray ben. Arada çizimlerinle denk geliyorum.. çok güzel çiziyorsun" gözlerim pörtlemişti.. "Aaa şeyy, teş-teşekkür ederim.."

Kız bana bön bön bakmaya devam ederken, bana uzattığı eli unutmuştum.. "Aaa, Eee ben-bende Dolunay.." diyerek elini nihayetinde sıkmıştım.  "Bunu çekinerek soracağım Dolunay ama.." demesiyle yüzündeki siyah kareli gözlüğü düzeltti. "Kahve içmeye ne dersin?"

"Miray, ben seni yemem merak etme.."diyerek sırıttım. "İçelim hadi kalk.."

Eşyalarımızı toplamamız tam tamına beş dakika geçmişti.. Yan yana okulun koridorunda bahçeye çıkmak için yürürken, Miray'ın telefonu çalmıştı.

"Çok pardon,"

"Sorun değil" diyerek sırf sakarlık yapmayayım diye adımlarıma dikkat kesilmiştim.

"Efendim Amca?" Diyerek telefonu açmıştı Miray.

"Aaa ayıp etmiş valla." Diyerek yüzünde neredeyse kahkaha atacak yüz ifadesi takınmıştı. "Boşver amca ya, hayırlı geçer boş ver sen." Telefonu sol elinden sağ eline uzattı ve diğer yanına dayadı. "Tamam amcacım versin versin.."  dedi ve sessizce bir 'of' çekti. "Hadi görüşürüz amcacım.."

Telefonunu geri cebine koyarak. Kıkırdamaya başlamıştı. "Ne oldu?" Diye sormamla dudaklarını yalayarak cevap verdi.

"Amcam yeni fırıncıda çalışmaya başlamıştı. Bugün öğlen vakti bir kız gelmiş ve boyoz almak için ricada bulunduğunu söylemiş. Amcam da dalgasına 'yok emir verseydiniz?' Diye söyleyince kız da parasını vermeden boyozuyla beraber fırıncıdan çıkmış. Siniri bozulmuş güya amcamın durmaksızın bela okuyor kıza.

"Amin,amin, amin.." diyerek kahkaha atarken dediklerini son dakikada anlayıp ayaklarımı durdurdum. Miray'da benimle beraber durunca, gözlerimi sımsıkı kapatarak, "Tövbe, tövbe, tövbe.." diye kelimemi ağızıma tıktım.

" İyi misin?"

Gözlerimi açtığım gibi kafamı olumlama salladım. O adam yüzünden ettiği belayı olumlamayla kabul etmiştim! Allah kahretsin!  Sonunda bahçeye inmiş, kafeye girip sıraya geçmiştik.. sıra kısa sürede bize gelmiş kahvelerimizi söylemiş,  boş bir yere geçmiştik.
"Yarın dersin var mı Dolunay?"

Kahvemden bir yudum alarak, "hayır" yanıtını verdim. "Bizim maymun şebeklerle görüşeceğim.."

Kahkaha atmıştı Miray. "Maymun şebek ha??"

"Evet evet.." diyerek karşılık vermiş etrafımdaki diğer bölümlerde okuyan öğrencilerde gezdirmiştim gözlerimi.. en az on beş dakikayı Mirayla kahve içmiş, sohbet ederek geçirmiştim. Ders saatlerimiz geldiği için parayı masanın üstüne bırakıp Miray ile vedalaşarak kafeden ayrıldık.

Dersliğin yolunu tuttum şuanki  dersim çizim dersiydi, en sevdiğim derslerden biriydi.  Bir anlığına  Miray'ın telefon numarasını almayı unuttuğumu fark ettim, ama çok sorun etmedim. Nası olsa onla fazla ortak dersimiz vardı.  Yerime geçtiğim zaman hoca da gelmişti ve bize dostlukla ilgili bir şeyler çizmemizi istedi bende bizim çeteyi çizmeye karar verdim. Serpil hoca, bize bir iyilik yapıp resmini bitirenin çıkabileceğini söyledi. Kulağıma kulaklığımı takıp ortaya karışık çalma listemi açtım ve resmimi çizmeye başladım..

Yaklaşık olarak bir saate yakın  bitmiş resmime bakıp gülümsemiştim. Hoca fark etmeden resmin fotoğrafını çekip bizim gruba yolladım. Benim, Can'ın, Akasya'nın da Kuzey' in sırtında olduğu bir fotoğraf çizmiştim.  Etrafımız yemyeşildi, hepimizin yüzündeki gülümseme yerli yerindeydi. Akasya, her zamanki gibi süslüydü,  üstünde çiçekli bir elbise vardı, saçlarını açık bırakmış ve kurdele takmıştı. Kuzey ise,  mavi kot pantolon ve tişörtleydi. Saçları ise dağınıktı çünkü Akasya, saçlarını bozmuştu.. Can ise simsiyah giyinmişti, her zamanki gibi siyah ona yakışıyordu.  Benim üstümde ise, mavi kot tulum ve beyaz tişört vardı saçlarım sıkı bir şekilde at kuyruğuydu mutluyduk,  ama hep birlikte...

Hoca, resmi beğendiğini söyleyip kenarına imzasını atmıştı.. Okuldan çıkmıştım.. Saat akşam üzeri beşe geliyordu. Arabamızı görmenle derin bir "Off" çekip arabanın arka kapısını açıp oturdum benim binmemle araba hareket etmeye başladı. Kafamı cama yaslayıp dışarı izlemeye dalmışken ani bir korna sesiyle başımı camdan kaldırıp karşıya baktım karşıdan gelen bir arabayla çarpışmak üzereydik, panikle gözlerim kocaman olmuştu hemen abime döndüm "abi bir şey yap çarpışmak üzereyiz"

"Dikkatimi dağıtma arabayı durdurmaya çalışıyorum ama olmuyor işte"

Abim bunu dedikten sonra ani bir manevra yaptı ama arabayla çarpışmaktan kurtulamadık arabamız yan taraftaki uçurumdan aşağıya hızla yuvarlanmaya başladı...Etraftan sesler geliyordu ama hiçbir şey algılayamıyordum duyduğum son şey telefonuma gelen bildirim sesiydi, ondan sonrası yoktu bilincim kapanmıştı ve o an etraftaki tüm sesler susmuştu..

Evet bölüm bu kadardı canlarım

Geçmişin karanlık izi Onde histórias criam vida. Descubra agora