5. Bölüm

8 1 0
                                    

Alex ve kraliyet muhafızları yanımıza toplandı. Aynı zamanda yardımcım ve arkadaşım olan Sinova'da gelmişti. Diğer kızlar sorguya alınmıştı. Anlamıyordum hayatım hep böyle mi olacaktı? Neden ben? ... anlamıyorum, anlamıyorum! Buraya gelmemin amacı bile yoktu zaten, gelmek pişmanlıktı. Aniden boynumda gezen eller düşüncelerimi dağıttı. Alexti; "Şimdi daha iyi misin kraliç-" Alex'in sözünü kesen Antri boğuk sesiyle konuşmaya başladı. "Ona bir daha bebeğim dersen, elimdeki kılıçla kelleni alırım sarışın." Alex'in ona bakan iğneleyici bakışları, benim anlamayan gözlerle etrafa bakışlarım.

Ortalık biraz karışık galiba..

****

Odamdan çıktım, bütün Ronliand krallığında ki insanlar bir açıklama yapmamı bekliyordu. Bunun için Inland sarayının önüne gelmişlerdi, kargaşa vardı. Olayları  önlemek amacıyla saray balkonuna çıkıp konuşma yapacaktım. Yutkunarak konuşma yapacağım yere doğru ağır ağır adımlarla yürüyordum. Kalbim çok hızlı atıyordu. İç sesim çığlık atıyordu. Bir kaç adım da gelmiştim balkona.  orda duruyordu, yanında ise Alex vardı. Ben gelince bir sessizlik oluştu herkes konuşma yapmamı bekliyordu tabii. Derin bir nefes aldım. "Sevgili halkım, ilk öncelikle buraya geldiğiniz için size çok ama çok teşekkür ederim. Inland krallığında ve sarayında güvenliğimin kontrolsüz olduğu yönünde bazı haberler çıkmış durumda. Bu haberlerin hiç birini doğruluğunu inkâr ediyorum. Sarayda bana gayet iyi davranılıyor. Yakın zamanda Inland Ve aynı zaman da Ronliand kraliçesi olacağım. Bilgileri size elimden geldiğince aktaracağıma söz veriyorum. Ayrıca hayır, sayarda hiç bir paranormal olay olmuyor. Takip edilmiyorum, burada mutluyum. Yakında halkımı da bu kadar mutlu görmeyi umuyorum. Umarım en yakın zaman da daha fazla toprağımız olacak, size söz veriyorum elimden geleni yapıyorum. Lütfen saraya girmek gibi yasal olmayan işlere bulaşmayın. Sarayda bir düzen var ve bu düzeni bozmak istemeyiz değil mi? O yüzden, lütfen akıllı durun. En yakın zaman da Ronliand'ta görüşmek üzere. " sözümü bitirdiğimde alkışlar ve aynı zaman da yuhlamalar.. evet, halkımdan çoğu kişi beni sevmiyordu. Ama, ben kraliçeyi sonuçta, onlara iyi davranmam lazım falan fistan.. tam arkamı gitmek için dönerken Antri bana baktı. Gülümsedim ama aynı zaman da mutsuzdum. İnsanların beni sevmemesini kafaya takıyordum galiba. Büzülmüş dudaklarımla koridor da yürürken arkamdan tanındık bir ses "Roslyn!" dedi. Arkamı döndüğümde onun Antri olduğunu gördüm. "Efendim Antri?" dedim ve gözlerimi öne serdim. Bir adım yaklaştı, geri çekilmedim. Bir adım daha yaklaştı, yine geri çekilmedim. Gözlerime bakıp gözlerini kıstı ve belimi kavradı. "Vücudunu görmek isterdim kraliçem." dedi ve yine yüzüne bir sırtış taktı. Sinsi bakışlarımı onun ateşli gözlerine çektim. "Odama gitmek ister misin Bay Antri Bornmass?" dedim gülerek. Hala belimde olan elleriyle sıkıca beni kendine çekti. "Bu vücudu tadacaksam, kesinlikle evet kraliçe Roslyn Scotlyn." dedi, gülümsedim ve elini tutarak onunla birlikte odama doğru ilerlerdik. Odamın kapısını araladığım an kapıyı hızlıca kapattı ve beni yatağa attı. Üstümü soyarken bir yandan öpüşüyorduk, bu his beni büyülüyordu. En sonunda üstümü tamamen çıkartmışken çıplaktım. "Bu vücudu bunca zaman neden. benden sakladığın hakkında hiç bir fikrim yok sevgilim." dedi bana. Sırıttım ve cevap vermek için ağzımı açtığım da, "Siktir et, önemi yok." dedi ve dudaklarıma yapıştı. Tutkulu bir şekilde ona karşılık verirken, onunda üstünü çıkarttığını fark ettim. Aman tanrım.. karın kasları gerçekten tek kelime mükemmeldi. Öpüşürken ağzı boynuma doğru kaydı, o boynumu emerken aynı zamanda acı ve mutluluk içinde dolaşıyordum. Galiba boynumu morartmıştı. Bu pekte önemli değildi benim için, buradan bâkire bir şekilde çıkmak benim için en iyisi olurdu. "Antri, bu kadar yeter değil mi?" Bana gözleriyle baktı. "Sen nasıl istersen bebeğim, zorlama yok." Gülümsedim ve olduğum yerden kalkıp yeni kıyafetler için dolabımın önüne gittim. Güzel, açık pembe bir elbise seçtim. Üstümü değiştirdikten sonra Antri giyinirken onu izledim. "Bu karın kasları nereden geliyor Antri Bey?" dedim gülerek, o ise yine sırıtıp başını diğer tarafa döndürdü. "Muhafız olduğum için olabilir mi Bayan Kraliçe Roslyn?" dedi şakama ayak uydurarak. Güldüm ve başımı yere eğdim, "Bilmem hm, belki olabilir." Dudaklarını ısırdı ve gülerek odamdan kapıyı nazik bir şekilde kapatıp çıktı. Gülümsedim ve masama oturup gelen postaları inceledim, bazılarında imza işleri vardı. Bazıları ise tatarlardan geliyordu. İmzalamam gerekenleri imzaladım, önemsiz olanları yanımdaki çöp kutusuna buruşturup fırlattım. Biraz yorulmuştum.Derin bir nefes aldım, ve nefesimi verdim. Bu sıralar kendimi çok mu yoruyordum? ... düşünmek bile istemiyorum artık gerçekten. "Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.." diğerine göre daha iyiydim galiba.. ben neden kraliçeyim ki! Sakin kalamıyorum, yoruldum.. ahm tamam..tamam sakinim bir şey yok. Değil mi?

****

Masamı toplarken giyinme kabinimin arkasından gelen sese irkildim. Arkamı döndüğümde yine o gelmişti, elini görüyordum küçük perdenin içinden.. yavaş ve derin nefesler alarak bir kaç adımda yanına geldim. "Kimsin sen?" cevap yoktu, ama o hala oradaydı. "Tamam.. beni bekle." tekrar arkamı döndüğümde masamın üzerinden iki bilye almıştım. Korkmasın diye yavaş yavaş yanına yaklaştım. "Şimdi, elimde iki bilye var. Eğer sana söylediğim sorunun cevabı doğruysa sana yerden attığım bilyeyi bana geri atacaksın. Eğer sorum yanlışsa, bilye sende kalsın. Olur mu?" bilyeyi yavaş bir şekilde ona doğru ilerlettim, bilyeyi bana geri attı. "Tamam ilk soru, beni gün içinde takip ediyor musun?" bilyeyi ona nazik bir şekilde attım. Geri attı, yani beni gün içinde takip ediyordu.. tamam, tamam. "Tamam ikinci soru, bu sarayda ölecek miyim?" bilyeyi ellerimden kaydırarak ona attım, bir kaç saniye sonrasında ise

Bilyeyi bana geri attı.

"Tamam son soru, beni ayin için öldürecekler mi?" Bilyeyi ona tekrar attım, bir süre cevap gelmedi. Gelmeyeceğini anladıktan Sonra ayağı kalktım, kalktığım an, ayakkabıma bilyenin deydiğini hissettim. Yere baktığımda bilye yerdeydi ve o gitmişti. Derin bir nefes aldım ve bilyeyi olduğu yerde bırakıp hızlı adımlarla odayı terk ettim.

****
Yine saraya gelen düşman krallıklar ve yine ben. Muhtemelen beni öldürmek için geliyorlardı, ya da onların ayinine kurban gidecektim kim bilir? Neyse ne düşündüysem artık. Galiba Alex bana doğru geliyordu, ya da ben yanlış görüyordum. Hayır, yanlış görmüyormuşum. Bana doğru geliyordu, yüzünde kızgınlık yerine mutlu bir gülüş vardı karşıma geçti ve ağzını açıp konuşmaya başladı. "Roslyn, yeni topraklar kazandık, sonunda!" ağzım açık bir şekilde ona tepki vermişken mutluluktan gülmeye başladım. "Ciddi olamazsın tanrım! Ne oldu bana hepsini anlatmalısın nasıl aldın!" Sırıttı; "Sizin düşman krallıkla artık kardeş krallığız, yani bir tane bile olsa düşmanların yavaş, yavaş eksiliyor Roslyn. Ama dikkatli olmamız lazım, Krallığın iki üvey oğlu burada kalacaklar. Düşmanlık bitmiş olabilir ama intikam düşüncesi hiç bir zaman bitmez Roslyn. O yüzden muhafızlarını arttırdım. Ayrıca bir kaç kontrat imzalaman gerek, onun dışında pek bir şey yok. Neyse, şu bir kaç misafir ile konuşmam lazım, sonra görüşürüz Roslyn." Bu uzun konuşma boyunca bana çok nazik ve saygılı davranmıştı. Ve biri daha geliyor pff!! Krallığın oğlu, Louis. Kendisi çok bir şey bilmiş biri gibi davranıyor, kendisini hiç sevmiyorum. Kenarda Antoria'yı gördüm. Yalnız başına oturuyordu, gözlerimle ondan yardım istedim. Muhtemelen birazdan gelecekti. Derin bir nefes verdim ve önümde dikilen Louis'e takma bir gülümseme ile gülümsedim. "Merhaba  Loui-" Antoria beni kurtarmaya gelmişti şükürler olsun. "Kraliçe Roslyn bir sorunumuz var. Benimle birlikte odanıza gelir misiniz lütfen?" Gülümsedim ve yalanı devam ettirdim. "Tabiki Lady Antoria, üzgünüm Louis başka sefere görüşürüz." Antoria'nın elinden tuttum ciddi ciddi odama doğru gidiyorduk. Kapımı açtığımda odam karıştırılmıştı, yatağımda bir mektup vardı. Yatağıma doğru yaklaştım ve yavaşça mektubu elime aldım. "İzleniyorsun, takip ediliyorsun. Seni öldüreceğim Roslyn Scotlyn." Dehşet içinde mektuba bakarken mektubun içinde fotoğraflar olduğunu fark ettim. Elime aldığımda, bunların benim fotoğrafım olduğunu başkasının beni izlediğini ve çektiğini anladım.

Swords Of The Palace Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon