18.BÖLÜM

134 23 76
                                    


18.BÖLÜM :

Sayfasından çıkacakken etiketlenenler kısmında yeni bir fotoğraf gördüm. Bugüne, buluşma saatimize ait bir fotoğraftı bu. Ortada bir pasta vardı, yanında da arkadaşları. Onlar hep bir ağızdan gülerken Yağız'ın gülümsemesi yüzüne montajla koyulmuş gibiydi. Yağız'ın da oraya montajla koyulmuş olmasını diledim. Merve samimiyetle gülerken kollarını Yağız'ın boynuna dolamış olması inanılabilir gibi değildi.

&

Bazı anlar vardır, insan ne hissedeceğini bilemez ben şu an o anlardan birindeydim. Öfke, hayal kırıklığı, kandırılmışlık, nefret birde kenarda köşede cılız da olsa varlığını koruyan sevgi... Son bir ayımı düşündüğümde Yağız'ın bende hissettirdiği tek şey öfkeydi. Oysaki ben yalnızca onun bana olan aşkını, tutkusunu, özlemini hissetmek isterdim. Ne zaman her şeyi bir kenara atıp kendimi bıraksam bir falsoyla karşı karşıya kalıyordum. Aramızdaki ilişki beni çok yormuştu.

Bir süre bankta öylece oturdum. Bu süreçte uzaktan sevmenin daha güzel olduğunu özümsedim. Bunu kabullenmek bana iyi gelmişti. Moralimi düzelttikten sonra bugünü kendime ayırmaya karar verdim. Çantamı omzuma geçirip artık akraba olduğum banktan ayrıldım. Kendime güzel bir kahvaltı ısmarladım. Biraz mağazalarda dolaşıp kıyafet denedim fakat hoşuma giden bir şey olmadı ya da ruh halim alışveriş yapmaya pek müsait olmayabilirdi. Buraya gelmişken dibi gelen saçımı boyatmak için bir kuaföre girdim. Kuaför boyamadan önce biraz şekil vermek isteyince karşı çıkmadım. İyiki de çıkmamışım. Kuaförde işim bitince kendimi hemen kitap kafeye attım. Biraz inceleyerek merak ettiğim birkaç kitabı alıp masaya geçtim. Kendime bir latte söyleyip sakinliğin keyfini çıkardım. Birinci kitabı bitirirken telefonumdan saate baktım. Sessizde olan telefonuma gelen bildirimlere göz gezdirdim. Elli cevapsız çağrı vardı. Bir o kadar da mesaj. Umursamadan ikinci kitabıma geçtim. Kitabı yarıladığım vakit üstümde bir gölge belirdi. Kafamı kaldırıp baktığımda tanımadığım bir adamla göz göze geldim.

"Rahatsız ediyorum, kusura bakmayın. Elinizdeki kitabı arıyordum da işiniz çok mu diye bir sormak istedim."

Ses tonu, dış görünüşüne tezat bir şekilde kalındı. Kumral saçı, ela gözü onu daha yumuşak gösteriyordu. Daha kibar da denilebilirdi.

Kibarca gülümsedim.

"Yarım saate biter ama aceleniz varsa vereyim."

O da gülümsedi.

"Yok, siz bitirin. Beklerim."

"Peki."

Aramızdaki konuşma bitmişti ama hala gitmemişti. Kafamı kaldırıp tekrar yüzüne baktım. Sorgu dolu bakışlarımı üzerinde gezdirdim.

"Başımda mı bekleyeceksiniz ?"

Gülümserken kafasını kafede gezdirince bende şöyle bir baktım. Ben geldiğimde bomboştu bu kafe, nasıl birden dolmuştu ?

"Amacım sizi rahatsız etmek değil. Yer bulamadım."

Kafamla onayladım.

"Oturabilirsiniz, sorun değil."

"Yok, sağolun. Biri kalkar birazdan." Aynı anda bakışlarımızı kafeye çevirdik. Herkes kitabına gömülmüştü. Hiç kimse de kalkacağa benzemiyordu ama yalvaracak değildim. "Oturayım ben o zaman. Teşekkür ederim."

Kendine bir kahve de o söyledi. Sakince elimdeki kitabın bitmesini bekledi. Kitap bittiğinde dışarıyı seyrediyordu, uzattığımı görmedi.

"Beyefendi, alabilirsiniz."

ÖYKÜ C.Where stories live. Discover now