Asil Ağanın bakışlarının hedefine ben girince kaşları hafifçe havalanmıştı. "Tek kalamaz mısın? İstersen göndermem ya da başka bir yer bulabilirim. Ama hayır dersen de orada her şeyi ayarladım. Gereken her şey var ve aynı zamanda sana eşlik edecek iki arkadaş. Onlar Türk ama ikisi de oranın yerlisi gibiler. Güvenirim onlarla. Seni oraya gönderme sebebim de bu, seni emanet edebilirim ve her koşulda sana yardım edeceklerdir. Şimdi karar senin?" Söylediklerine ağzım açık öylece bakakalırken kafamı salladım ağırca. Tamam dedim Hawar, gidiyorsun. Sadece ben değildim, yanımda iki kişi daha olacaktı.

Sadece ben değildim sırf mağdur olmamak için tamamen yörelerini, şehirlerini, ailesini gerek dillerini arkada bırakanlar. Eline bu ihtimaller geçince bunu yapan kadınlar çoktu biliyordum. Durup düşündüm biran. Kalıp onların beni bulmasını beklemek ve daha sonra sonuçlarına katlanmak mı, yoksa tamamen yabancı olduğum başka bir ülkeye gidip orada yeni bir düzen kurmak mı? Cevabım netti. Gidecektim. Her gün o sahneleri görerek yerin dibine girmektense tamamen yabancısı olduğum başka bir ülkeye gitmeyi yeğlerdim.

Derince yutkunup Elif'e ve Asiye Xanıma bir bakış attım. Daha sonra ise Asil Ağaya bakıp kafamı usulca salladım. "Kalmayacağım, gideceğim." Dedim net bir dille.

Cevabımı zaten biliyormuş gibi şaşırmadan kafasını salladı. "O zaman dediğim gibi, hazırlan aksam çıkarız. Saatine baktı, ya da sabah. Şimdi çıkarsak yetişmeyebilir. Bilet saatlerine göre haber veririm ben. Aktarmalı gideceğiz." Dedikten sonra Elif'e döndü. "Elif sen de hazırlan." Dedi ve ardından odadan çıktı.

Üzerindeki şok dalgasından kurtulmak adın kafamı iki yana sallayıp Elif'e ve Asiye Xanıma baktım. Asiye Xanım ufak bir tebbesüm edip o da odadan çıkınca Elif ile yalnız kaldık.

Elif hızlıca bana bakıp, "Hawar?" Dedi yutkunarak. "Yakutistan'ın nasıl bir yer olduğunu biliyor musun? Buralara benzemez orada nasıl yapacaksın? İnsanlarından, diline, çevresinden yemeğine hatta havasına bile yabancı olacaksın. Zor olur senin için, evet Evindar ve Leyla var ama ne bilim yani," endişeli bir nefes verdi. "Oraya alışman zor olacak. Evindar ve Leyla da şuan oradalar, orayı seviyorlar ayak uydurdular ama sen hamilesin." Dedi. İçime endişe duygusu yerleşirken oraya gidince tek olmayacağım aklıma geldi, artık tek değildim bebeğim vardı. Artık tek olamazdım çünkü karnımda yıllardır beklediğim bir ufaklık vardı. İçimde beliren sıcaklıkla elim karnımı buldu, burukça gülümsedim. Söylediklerini umursamadan tek cümlesine ilgim kaymıştı, 'ama sen hamilesin.' İçime işleyen tek cümle buydu.

"Evet, ben hamileyim." Dedim usulca. Hamileydim ben! Bu cümleyi amaçsızca tekrar etmek geliyordu içimden çünkü ben hamileyim! Hamileydim ben! İlk öğrendiğimdeki korku yoktu içimde. Sadece hasret vardı. Yılların hasreti. Evet belki başka kadınlar kadar çok beklemişti, ömürlerini bu habere adayan kadınlar bile vardı ama iki buçuk yıl bile bana çok fazla gelmişti.

İki buçuk yıl kimin aklına ne getirirdi, kimin için neyi temsil ederdi bilmiyordum ama benim için öyle bir temsiliyeti, bir burukluğu vardı ki... iki buçuk yıl benden çok şey götürmüştü. İki buçuk yıl deyince aklımda sayısız söyleyiş, sayısız hakaret, sınırsız göz yaşı, devasa acılar ve devasa bir özlem, hasret geliyordu. İki buçuk yıl benim için bunlardan ibaretti. Büyük bir hüzünden...

Elif ayaklanınca bakışlarım istemsizce ona kaydı. "Gidip söyleyeceğim Asil'e Hawar. Seni oraya göndermesin. Başka bir yer bulsun, gerekirse hep burada kal biz seni gizleriz kimsenin haberi bile olmaz." Deyip arkasını dönünce refleksle bileğini tutup durdurdum onu.

"Elif, sakin ol lütfen. Hem ben eminim bunları onlar da düşünmüştür." Dedim kocasını ve Asiye Xanımı ima ederek. "Hem bak bana iki arkadaş bile hazır etmişler, yerim sağlam. Ben... ben ilk kez böyle bir duyguyu yaşıyorum, hamilesin dediğinde bile içimden bir şeyler kopuyor sanki, yıllardır beklediğim haber sonunda geldi. Hayal etmediğim gibi olsa da gerçekleşiyor bak. Eğer burada kalırsam ve beni bulurlarsa Hem kendimi hem daha varlığına alışamadığım bebeğimin canını tehlikeye atmış olurum... Hem aşiret toplanmıştır bile, hakkımda ölüm hükmü bile çıkmış olabilir, ve eğer o hüküm çıktıysa beni gördükleri an dinlemeden sıkarlar kafama Elif. Çünkü doğuda kadın kaçarsa bunun başka hükmü olamaz, ölüm derler, namus derler. Bak ben bunları göze alarak geldim. O evden, o ortamdan kurtulmak için ölümü bile göze almışken bu şansı yok sayamam. Bu fırsat biliyorum ki bir daha elime geçmez ve bu benim son şansım bile olabilir. Zamanım az kaldı, sen de farkındasın. Heran her şey olabilir ve ben o eve bir daha dönmek istemiyorum, ölüm pahasına. Bu yüzden için rahat olsun, sen farkında değilsindir belki bilmiyorum ama Asil Ağa ve Asiye Xanım her şeyin farkında. Ve emin ol bu kadar hızlı davranmalarını tek sebebi budur." Gözleri doluydu ve Elif'in gözlerinden inci gibi taneler bir bir dökülüyordu. Yanıma oturmuştu, elimi kaldırıp gözlerindeki yaşları sildim önce. Şu birkaç günde bile en iyi dostum olmuştu, ve biliyordum sevgisi gerçekti. Bundan önce gerçek bir arkadaşım olmamıştı, gerçekleri göremeyip hep en yakınımda tutmuştum, en uzağımda tutmam gerekeni, ama Elif öyle değildi. Görebiliyordum içindeki şefkati ve sevgiyi.

HAWAR Where stories live. Discover now