o n a l t ı n c ı ❥

384 102 187
                                    



🌃

Tan odadan çıktıktan sonra ben de yerimden inip yatak odasında bekledim bir süre. Aşağıda sesler azaldığında koridordan merdivenlere oradan da aşağı kata indim. İkinci kattaki koridorun sonunda olan Barbaros'un odasına uzaktan baktığımda kapısının açık olduğunu gördüm. O da mı gitmişti?
Odaya doğru bir adım atmıştım ki banyodan çıktı.

Saçları ıslak, üstünde yeni bir sweat ve siyah kot pantolonu vardı. Elindeki havlu ile saçlarını kurularken bile öyle güzel görünüyordu ki. Saçlarının uçlarından süzülen damlalar boynuna oradan da omuzlarına inerken gözlerimi ondan alamıyordum.

Odasına doğru yürüyünce ben de ona doğru yürümeye başladım. Güneşsiz kalamayan ayçiçeği gibi peşinden giderken açık olan odasının kapısından girdim. O yatağına oturup saçlarını kurularken ben de tekli koltuğuna oturup onu seyretmeye başladım.

Uzun süre saçında tuttuğunu havludan sonra saç kurutma makinesi ile de üstünden geçti. Sonra yatağındaki yorganını kaldırıp camdan çırptı. Çarşafını dokunabildiği kadar düzeltip yorganı örttü. Yatağını olduğu kadar düzelttikten sonra dolabının karşısına geçti ve sweatini çıkardı. Onu daha önce üstsüz gördüğüm için bu sefer gözlerimi kapatmamıştım. Öne doğru eğilip sanki bir şey söyleyecekmişim gibi ellerimi dizlerimin üstüne koydum ve öyle izlemeye başladım.

Dolabından gelen hoş bir koku burnuma ulaştığında bana onu anımsatmıştı. Daha önce birkaç defa da olsa ona yaklaştığımda aldığım kokuydu bu. Parfümünün mü yoksa kıyafetlerinin mi kokusuydu bilmiyorum ama diğerleri öyle kokmuyordu. Hoş onlara Barbaros'a yaklaştığım kadar yaklaşmamıştım ama yine de bu kokuyu sadece onda almıştım.

Eli pantolonun fermuarına gidince başımı arkaya çevirdim. Yüzüm pencereye denk geldiğinde dışarıdaki ağaç ve pembe çiçeklerini gördüm. Yıllar geçmişti sanki dışarı çıkmayalı. Bu evin içinde kendimi hapsolunulmuş gibi hissetsem de onun varlığı ile artık daha cazip gelmeye başlamıştı.

Barbaros çoraplarını giymek için yatağına geldiğinde yeniden ona baktım. Beyaz bir tişört giymiş, siyah pantolonunu da kot pantolon ile değiştirmişti. Ne giyerse yakışanlardan biriydi. Sade bir tişörtle bile olabildiğine alımlı görünüyordu. Beyza'ya hak vermeden edemesem de yine de olmaz. Evlenmeseydi madem. Evlendiyse kendine sahip olmalı artık. Gerçi onun tek vukuatı Barbaros değil de neyse.

Son kez yatağından kalkıp komodininin çekmecesinden akıllı saatini çıkarıp taktı. Belki saat için değil ancak aramada bu daha kolay olsa gerekti.

Arkama yaslanıp onu daha mayışmış bir şekilde seyrederken hazırdı. Nereye gidiyordu bilmiyorum ama sonsuza kadar devam etse, sonsuza kadar izlerdim.

Odasından çıkmak için hareketlendiğinde ben de kalkıp peşinden gittim. Aramızda iki metre varken peşinden adım adım ilerliyordum. Önce merdivenlerden aşağı kata indi. Sonra buzdolabını açıp içecek bir meyve suyu alıp içti. Yetmemiş olsa gerek ki buzdolabını bir kere daha açıp yiyecek bir şeyler aldı. Onu yine tekli bir kanepeye oturup seyrediyordum.

Asil bir şekilde yediği kahvaltılık şeyleri de yakışıklı yüzüne bakmaktan alamadığım gözlerimi de asla ulaşamayacağım bir dağ gibi gözümde büyüdüğü için de bir bir çizildi zihnimde. Varlığımdan habersiz hareket ederken ben onun varlığı ile sarhoş gibiydim. Bundan bir sene önce böyle bir durum başıma gelecek dense asla inanmaz, tüm bu ihtimal için de anlatan kişiye kızardım. Benim gibi bir kız için bir erkekten hoşlanmak fütursuzca işlenecek bir günah gibiydi. Şimdiyse bu günah içinde boğuluyordum.

HAYATTA KALMA SANATIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin