o n i k i n c i ❥

695 137 400
                                    





🌃🌃🌃


Son birkaç saniye...

Hayatınızın son birkaç saniyesini öncesinden hissettiniz mi hiç? Peki ya bu birkaç saniyenin ölüm gibi geldiği oldu mu? Hemen birkaç saniye sonra öleceğiniz söylense nasıl hissedersiniz? Geçmez o saniyeler. Yıllarla bezeli bir ömür gibi gelir. Tıpkı sarmaşıkların dolandığı beyaz bahçe çitleri gibi. Uzadıkça uzar ve en sonunda ölüm değil, beklemenin endişesi öldürür sizi. Ölmeden ölürsünüz yani.

Tan benden tarafa bakacağına keşke bir an önce odacığın kapağını açıp beni görse, polise şikayet etse, hapis cezası alsam ve birkaç ay sonra çıksam.

Bu dünya üzerinde o kadar az yer kaplamak zorundayım ki, değil kendime ait bir alanım olması, başkalarının alanını da kullanırken çok azı ile idare etmeliyim. Şu kadarcık bir odacık bile çok fazla benim gibi biri için.

Gözlerimi kapattım ve Tan'ın kokunun peşine takılıp odacığın kapağını açmasını bekledim.

"Bunlar bizim mi?"

Beklediğim olmadı ve biri kapağı açmadı, başka biri soru sordu. Öyle bir soruydu ki şayet olmamış olsa hayatım kayıp gitmişti. Öyle bir soruydu ki, tam zamanında, tam yerinde, tam öleceğim anda gelmişti.

Barbaros'un sesi benim tarafıma kadar gelirken Tan elindeki muz ile birlikte ona doğru döndü. Beyza yattığı yerden doğrulurken Barbaros'un elinde tuttuğu şeyleri görmeye çalıştım. Dantelli iç çamaşırlarıydı. Kadın iç çamaşırlarının Barbaros'un elinde ne işi var? Muhtemelen o anlamıyordu çünkü görmüyordu.

Tan hemen Beyza'ya döndü. O da yeni yeni doğrulurken "E-evet, benim," dedi.  "Sen nereden buldun bunları?" Kekelemesi benim dikkatimi çekerken Barbaros "Ne olduğunu göremiyorum ama komşu verdi, onların bahçesindeymiş," dedi.

Tan beklenti ile Beyza'ya döndü. "Aa, rü-rüzgardan uçmuş olmalı. Malum bizim balkonla onların bahçesi çok yakın."

Şöyle bir açıklama aslında bana da inandırıcı gelirdi ancak Beyza'nın gerçek yüzünü gördüğüm için iyi niyet beslemekte çok zorlanıyordum.

"Doğru diyorsun, balkona cam ile çevirmenin vakti geldi. Neyse aşağı inip biraz muz yiyelim mi?"

Koku bir an için mevzu olmaktan çıkmıştı. Mesele muz yemeye dönmüştü.

"Beni kucağına alırsan gelirim."

Beyza tamamen değiştirdiği ruh hali ile kollarını öne doğru uzattığında Tan gülümseyerek ona doğru yürüdü. Sanki kokunun değişmesinden memnunmuş gibi hevesle kollarını açtı ve Tan'ı bekledi.

Tan Beyza'yı kucağına aldı ve birlikte odadan çıktılar. Geriye Barbaros kaldığında onun nasıl geri döneceğini düşünmekten ziyade odadaki yürüyüşünü izliyordum. Geldi. Elindeki çamaşırları iğrenerek yatağın üstüne attı. Devam etti. Göremediği için dikkatli olsa da enteresan şekilde mekanik inceliğinde cama kadar yaklaştı. İlk defa ona bu kadar rahat bakabiliyordum.

Uzun boyluydu. Geniş omuzlu ve fit bir bedeni vardı. Görmeyen gözleri dışında baştan aşağı özenle yaratılmıştı. Saçları, güzel şekilli elleri, yakışıklı yüzü ile bu hikayedeki yerini o kadar merak ediyordum ki. Beyza'nın ona aşık olmasına şaşmamak gerekirdi. O, herhangi bir kızın kalbini kolayca çalabilecek türde bir erkekti. Lakin önemli olan gerçekte onun kalbinin kime ait olduğuydu. Eğer basit bir şekilde Tan'ın arkasından iş çeviriyorsa bunu görmek için can atardım. Bu ailede herkes birbirinin arkasından iş çevirmek için adapte olmuştu. Hatta kızları Ela'da bile bir bit yeniği olduğunu düşünüyordum.

HAYATTA KALMA SANATIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin