8.BÖLÜM:PHOENİX

19 4 1
                                    




OKUMAYA BAŞLADIĞINIZ TARİHİ BIRAYA BIRAKABİLİRSİNİZ.

KEYİFLİ OKUMALAR.





Sırılsıklam olmuştum. İçime tezatla sakin bir şekilde arabaya yerleştim. Arabanın içinde ışık yanmıyordu. Bir süre sonra evde gözden kayboldu. Olduğum yerde huzursuzca kıpırdandım. Üzerimdeki ıslak kıyafetler vücuduma yapışmıştı.

"Klimayı açabilir misiniz?" diye sormama karşın karşı taraftan bir ses gelmedi. Arabada ışık yanmadığından bu patika yolda adamın yüzü de gözükmüyordu. Tam tekrardan söylemeye yeltenecektim ki adam yavaş bir şekilde kendi tarafındaki camı indirmeye başladı.

"Beyefendi üşüyorum klimayı açar mısınız?" dedim yarı titrek sesimle. Bu sefer yarı aralanmış olan camı tamamen açtı. Korku ile yerimde daha da küçülürken buldum kendimi.

"Nereye gidiyoruz?" ses yok.

"Nereye götürüyorsun beni?" ses yok.

"Siz kimsiniz?" dediğimde aracın iç ışığı yandı. Gördüğüm sima ile duraksadım. Bu adam sabah ki taksi şoförüydü. Kafamı bir anda cama çevirdim. Etrafta sadece ağaçlar vardı. Elim ile telefonum aradım fakat bulamadım.

"Boşuna bakma buradan kaçışın yok. Evinden çok uzaktayız ufaklık." bakışları bir normal bir insanınkinden daha farklıydı. İçimdeki korku gittikçe büyüyordu. Çırpınmanın bir anlamı olmazdı. Adamın da dediği gibi izbe bir yerde sesimi duyurmaya çalışmak hem zaman kaybı hem de karşı taraftan gelebilecek saldırılara karşı savunmasızı kalmaktı. Tek umudum ileride bir benzinliğin olması idi.

Ardından saatler geçti. Telefonum evde komodinin üzerinde kalmıştı. Saatlerdir hiç tanımadığım bir adamla saatlerdir yoldaydım. Nerede olduğumun ya da nereye gittiğimden bir haber izbe karanlık yollardan geçiyorum. İçimdeki üşüme kendini yavaş yavaş uykuya bırakmaya başlamıştı. elimle anlımı kontrol ettim. Ateşim yükselmişti belli ki bir kaç dakikaya kalmadan bayılacaktım.

Parmağımda olan bir takma tırnağı çıkarıp bir köşeye fırlattım. Saçlarımdan birkaç tel koparıp koltuk kenarlarına yaydım. Adamla bir anlığına da olsa dikiz aynasından göz göze geldik. O ise bir şey anlamadığından kafasını geri çevirdi.

Elimi koltuğun kenarına sokup sivri bir kenar aradım. Tam da istediğim gibi bir yer bulunca elime bir anda küçük bir çizik bıraktım. Elimi koltuğun kenarından çekip biraz daha kanaması için bastırdım. Koltukta izler bırakmaya başladım. Bilincim yavaş gitmeye başlamıştı. Bıraka bildiğim kadar parmak izi bıraktım. Burnumdan yine ılık bir sıvı geçti. Hareket edemez hale gelmiştim. Araba durdu.

Gözlerimi araladım. Hava daha yeni yeni ağrımaya başlamıştı. Bedenim bir külçe gibi kollarına aldı. Hareket edemiyordum. Gözlerim yeniden kapandı. Birkaç basamak çıktığını hissetim. Ciğerlerim çürük rutubet kokusu ile doldu. Beni alıp bir sandalyeye oturttu. Son olarak hissettiğim ise bileklerime bağlanan halattı.

Arslan'ın ağzından

Başıma saplanan ağrı ile elimdeki fincanı sıktım. Bu sıralar sıkla vuran ağrılar gece uykularımı da etkiler olmuştu. Elimde ki kahveyi bir tur fincandan çevirip dudaklarıma götürdüm. O sıra kapıda bir adet Levent belirdi.

Tam karşımda durup önünü ilikledi. Ben ise boş bakışlarımı gönderip oturması için işaret verdim.

"Ne zamandan beri Okan' la işbirliği yapar oldun?" Okan'la işbirliği yapacak yüreğin onda olmadığını biliyordum fakat neye yem olduğunu anlamam gerekiyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 24 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ORUOBOROSWhere stories live. Discover now