36. ZAMANA KARŞI

En başından başla
                                    

X'in karşı çıkmasını bekledim fakat o "Doğru," dedi. "Onuruyla öldü." Çenesiyle beni işaret etti. "İşte tam olarak bu noktada birbirinizden ayrılıyorsunuz, sen onurunla ölemeyeceksin Eftalya Atalar." Tugay'ın vücudu kasıldığında sol elimle onun bileğini tutup çektim, ne duymam gerekiyorsa onları ben duyacaktım. "Ve bil diye söylüyorum," vücudunu hareket ettirmeden, başını öne doğru eğdi, kısık sesle devam etti, "sen çoktan kaybettin çünkü yapayalnızsın." X'in cümlelerinin canımı yakacağını düşünmezdim ama kalbimde derin bir sızı hissettim. "Baban öldü, annen öldü, kardeşin öldü. Avukattın, tutkuyla bağlıydın fakat şimdi bir katilden başka hiçbir şey değilsin. Bir daha istesen de avukat olamayacaksın. Krallık her şeyi senin elinden aldı. Yanında üçüncü sınıf bir koruma, psikopat bir katilden başka hiçbir şey kalmadı." Parmağını şaklattı. "Bunu kazanç olarak görüyorsan kutlamaya devam et ama ben buradan bakınca kaybetmiş bir kadından başka hiçbir şey göremiyorum."

Çenem kasıldığında kendimden beklemezken öne doğru atıldım ve birkaç saniye içerisinde X'in boğazı parmaklarımın arasındaydı. Tırnaklarımı tenine geçirirken nefesini kesmek için bütün gücümü veriyordum. X'in gözleri kocaman açıldığında arkasındaki korumalar silahlarını bu kez bana yönlendirdiler ama hiçbirisi umurumda bile değildi.

İşte tam o an, tam o an nasıl da değiştiğimi gördüm. Aylar önce birisinin boğazını sıkmayı düşünmezken şimdi çok kolay bir şekilde onun nefesini kesebileceğime inanıyordum. Öyle ki, bunu istiyordum da.

X, çırpınmadı bile. Elleri aşağıda sallanıyordu. Belki de hareket etse diğerlerinin dahil olacağını düşünüyordu fakat içimden bir ses, bana karşı gelmek istemediğini söylüyordu. Sanki merak ediyordu, ne yapacağımı. Gerçekten bunu yapıp yapamayacağımı. Belki de planlar dahilinde bunu yapıp her şeyi bozmayacağımı düşünüyordu ama gözüm öyle bir dönmüştü ki, parmaklarım daha fazla sıkılaştı.

"Ben," dedim kelimenin üzerine basa basa. "Kaybettiklerimi inkar etmedim hiçbir zaman." X'in gözleri gözlerimden ayrılmıyordu. "Sadece işimi kaybetmedim, ailemi kaybetmedim. Korkularımı kaybettim, masumiyeti kaybettim, çoğu zaman merhamet duygumu kaybettim bazen adalet duygusunun ne olduğunu unuttum. Benden aldıklarınız birçok şey götürdü ama geriye ne kaldı biliyor musun?" Tırnaklarım öyle derine batıyordu ki, X'in dudaklarının arasından bir inleme sesi döküldü. "Bu kadar şeyi kaybeden o kadının gücü. Ben kaybetmişken de savaşıp kazanabiliyorum hâlâ fakat sen kaybetmediğini düşünüyorken bile benim ayağımın altında ezilebiliyorsun. En çok korkman gereken de bu değil mi? Her şeyini kaybettiğini düşündüğün insandan kork çünkü ben babamın merhametini kaybetmiş haliyim."

Onu sertçe iteklediğimde sırtı yavaşça bilardo masasına çarptı. Eli boynuna doğru gittiğinde kısık bir sesle öksürdü ve hafifçe öne doğru eğildi. Arkamda kalanların ne düşündüğünü o an bilmiyordum, tek istediğim ama tek istediğim onu öldürmekti. Bir an bile gözümü kırpmadan onu öldürebilirdim. Hem annem için hem Meryem için hem de babam için.

X, öksürüklerinin arasından gülerek "Fakat hâlâ zaaflarınız var öyle değil mi?" diye sordu, Tugay'a bakarak. "Birbirinize gönülden bağlısınız, çok duygulanıyorum."

"Ne boş yaptın ya," dedi Marco arkamızdan bıkkın bir nefes vererek. "Salaklığınla yüzleşmeni mi dinleyeceğiz biz?"

X, bu kez gözlerini Marco'ya çevirdi. "Senin de zaafların var," dedi hiç düşünmeden. Giray'a döndüğünde dudakları aralandı fakat sonra acıyan gözlerle ondan bakışlarını kaçırdı. Binlerce cümle kursa daha az acı verirdi, bunu biliyordum.

BEYAZ LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin