Bölüm 18 : Hayat...

15.5K 1K 182
                                    

Konak sabahtan beri sessizliğe bürünmüş kimse konuşmuyordu. Zelal de sabahtan beri bir şey yiyip içmeyen gelininin yanına geldi elindeki süt dolu bardağı ona uzattı.

"Bir şey yemedin kızım..şu sütü iç hayde.."

"İştahım yok ana...hastaneden bir haber geleydi.."

"Karnında ki bebeyi düşün güzel gelinim benim... günahtır ona.. soğumadan iç hayde." Mercan derin bir nefes alıp sütü aldı. Yavaş yavaş içip bitirdiğinde bardağı elinden bırakmadan ayağa kalktı.

"Sağol ana...ben bir Şilan'a bakayım."

"Baktım ben süt verdim ona da içsin diye içmiş, uyumuştu, yorgun düştü zavallı kız."

Mercan geri yerine otururken bardağı da sehpaya bırakıp kaynanasına baktı.

"Kalbi çok temizdir ana...haddim değildir ama yenge çok etti ona. Genede onun için üzülür." Nefesini dışarı verip gelininin omzunu sıvazladı Zelal.

"Öyledir ya...onunda bir bebesi olur da yüreğinde ki kor yangın geçer inşallah..sende dua et kızım."

"Ederim ana..her zaman ederim.."

Dışarıdan araba sesleri gelince ikili çıktı hemen odadan. Şilan da uyanmış çoktan bahçeye inmişti bile. Hızlı adımlarla kapıya yürüdü, önce Baran sonra da Devran girdi kapıdan içeriye, peşlerinden de gözlerini yerden çekmeyen Mahsun Ağa göründü. Şilan merakla kapıya doğru yaklaşırken tekerlekli sandalyede oturan kaynanası ve onu süren kocasını gördü. Beklemiyordu böyle bir şey, yutkunarak bakakaldı öylece.

Silkelenip kendine geldiğinde Mahsun Ağa'nın yanına gidip elini öptü.

"Baba..."

"Geçin kızım, avluda konuşalım." Sözünü ikiletmeden avluya yürüdü Şilan, peşinden de diğerleri gitti. Herkes geçip oturduğunda Azad da anasını getirip arkasında durdu.

"Behiye....artık yürüyemeyecek..belden aşağısı tutmaz." Mahsun Ağa bunları bir çırpıda söylerken herkes şokla birbirine bakıyordu. Behiye de bakışlarını yerden çekip hiç kimseye bakmıyordu. Aslında biliyordu başına bunun neden geldiğini de...

Oturup avluda bir müddet konuştular ama sonrasında Mahsun Ağa sıkılıp içeriye geçti. Devran ve Baran da arka bahçeye geçmişlerdi. Mercanla Zelal köyün bilge kadınlarından birinin yanına gitmek için çıkmışlardı evden. Biliyorlardı doktor yürüyemez dediyse yürümezdi ama yinede bir umut belki diye niyetlenerek gitmişlerdi işte.

Şilan tepsiye koyduğu yemekleri alıp kaynanasının yanına avluya gitti. Kimse yoktu şu an yanında ve için için ağlıyordu Behiye. Tepsiyi masaya bırakıp Behiye'nin önünde diz çöktü Şilan.

"Ana...yemek getirdim sana. Acıkmışsındır.." gelinin yüzüne bile bakamıyordu çünkü hatasının ne olduğunu çok iyi biliyordu. Şilan alışık olduğundan tepsiyi onun kucağına bıraktı. Önce kendi yedirmek istemişti ama vazgeçmişti sonra, sonuçta elleri tutuyordu. Bakışlarını yerden çekip gelinine baktı. Dudakları aralandı ama diyemedi bir şey, af mi dileyecekti... helallik mi isteyecekti.. hiçbir şey yapmaya yüzü yoktu.

"Şilan.." Kocasının sesini duyar duymaz içeriye baktı hemen.

"Ben Azad'a bakıp geleyim ana." Hemen içeriye doğru hızlı adımlarla gidip sesi mutfaktan gelen kocasının yanına gitti.

"Efendim.."

"Acıktım jinamin."

"Zeyno abla hazırlar az sonra."

"Bekleyemem açım."

"Otur o zaman hazırlayım sana." Tezgaha doğru giderken kocası onu kendine çekip sıkıca sarıldı. "Dur Azad gören olacak.."

ŞİLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin