Ya Bebeğim, Ya Kardeşim...

90.3K 4K 630
                                    

Merhaba arkadaşlar... Okunma sayımız tam tamına 330 bin olmuş... Gözlerime inanamadım... Bu inanılmaz mutlu etti... Hikayenin finaline gelirsek, maalesef az kaldı ama sanırım 2. kitabı yazacağım... Ne zaman olur bende bilmiyorum... Kesinleştirdiğim de buradan duyuru yapacağım... Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin... Sizi seviyorum... :}


"Sen çok olmaya başladın..." Ateş sinirden kendini kasarken, Noyan'ın rahatlığı takdire şayandı...

"Ben bebeğin dayısıyım ve Asrın'ın ikizi... Senden daha yakınım onlara... Bebeğin isim hakkı benim..."

"Ya sabır... Ya nasıl benden daha yakın oluyorsun... Onu yapan benim lan ben..."

"Sadece küçük bir katkı diyelim... Asıl iş Asrın da bitiyor..."

"Ulan ben senin ---" deyip Noyan üstüne yürüdüğünde artık araya girmem gerektiğini biliyordum...

"İkinizde kesin artık... Bir daha, daha cinsiyetini bile bilmediğiniz bebeğim için kavga ettiğinizi duyarsam yüzünü göremezsiniz..." ikisini de şaşkın gözlerle orada bırakıp, odama çıkarken Darren'ın söylediği şeyle sessizce kıkırdamaya başladım...

"Ölüm Meleğiyken bile ondan bu kadar korkmuyordum... Halime Asrın tam bir kabus..." dediğinde hepsinden onaylar bir ses çıkmıştı... Noyan'dan bile...

Odama girdiğimde yatağımın üzerinde kıyafetlerimi katlayan Zerrin anneyi görünce şaşırdım ama bir o kadar da mutlu oldum...

Babamın yakalanma olayından bu yana tam iki ay geçişti... O gün Ateş'in adamları onu Ateş'in mekanına götüreceği sırada babamın içinde bulunduğu araba havaya uçmuş... Aldığımız habere göre arabada sadece iki ceset bulunmuş... İkisi de Ateş'in adamlarına aitti... Yani babam bir şekilde kaçmayı başarmıştı ama bunu tek başına yapamayacağını biliyorduk... Birinden yardım almış olmalı ama kimden... Herkesin aklına Arda gelirken, ben bu ihtimalin düşük olduğuna inanıyordum... Ama şimdilik başka bir seçenekte yoktu...

"Tatlım..." Zerrin annenin sıcak gülümsemesiyle ona yaklaşırken, burada olması en çok beni sevindiriyordu... Ateş babamın kaçtığını öğrendiği günden beri hepimizi bir arada tutmak istediğini söyleyip, buraya getirmişti... Güzel bir çiftlik eviydi... Kalabalıktık ama uzun zamandır olmadığım kadar rahattım onlarla...

"Neden zahmet ediyorsun... Sana bunları ben yaparım demiştim..." elleri ellerimi tutup, beni yanına çekti... Bir eliyle saçlarımı okşarken devam etti...

"Ne zamandır çocuklarım için bir şeyler yapmak zahmet olmuş..." sonra mahcupça kafasını yere eğip;

"Sende, Noyan da, Ateş'te benim yüzümden çok çektiniz... Bunun yaşadıklarınızı telafi etmeyeceğini biliyorum ama yardım etmek istiyorum... Yanınızda olup, yardım etmek..." Ateş ona Noyan ve benim yaşadığım her şeyi anlatmıştı... O günden beri kendini suçluyormuş... Ona defalarca onun bir suçu olmadığını söylesem de buna kendini inandıramıyordu...

"Zerrin anne..." ona anne dememin hoşuna gittiğini biliyordum... İlk başta bende biraz garipsesem de sonradan alışmıştım... Bu kelimeyi söylemeyeli yıllar olmuştu ve özlemiştim... Bakışları tekrar beni bulurken, devam ettim...

"Hiç bir şey için kendini suçlama... Ben ve Noyan'ın kaderi çok önceden yazılmıştı... Bunu Sinan Dinçer değil, Tanrı istedi... Hayatımıza giren herkes bize bir şey katmak, öğretmek için giriyor... En kötüsü dediğimiz insanlar bile bize en büyük hayat dersini veriyor aslında... Ben artık bunu neden yaşadım, bu neden benim başıma geldi demiyorum... Çünkü cevaplarını öğrendim... Ben yaşadım çünkü bebeğim için daha güçlü olmam gerekti... Benim yaşadıklarımı onunda yaşamaması için, elimden geleni yapabilmek için bunları kullanacağım..."

Ölüm Meleği...#wattys2016Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang