elleri saçlarımdayken bir sürü küçük öpücükler kondurmaya başladı yüzümün her yanına. bu haraketiyle bir gülümseme yayıldı yüzüme. gülümsediğimi görünce birkaç saniyeliğine durdu, ardından dudağımı öptü ve geri çekildi. kısık bir sesle fısıldadı. "kar yağıyor."

gözlerimi açtım ve etrafa baktım. hyunjin yüzümü kardan korumak için elini siper etmişti. doğruldum ve gökyüzüne baktım. yavaş yavaş yere süzülüyordu kar taneleri.

yanımdaki hyunjin'e baktığımda gülümsediğini gördüm. gözlerini bana çevirdi ve kıstı. "aklıma harika bir fikir geldi."

"neymiş?"

"sana video fikri buldum." derken sinsi sinsi gülümsedi ve ayaklanarak arabasına gitti. sürücü tarafından arabaya girip radyodan bir şeyler ayarlıyordu. bağırdım ona, "ne fikri ya!"

kapıyı açık bırakarak aynı gülümsemeyle çıktı arabadan. yavaş bir müzik açmıştı. yanıma gelip elimden tuttu ve arabanın farının önüne götürdü beni. telefonunu açıp kameraya girdi ve videoya ayarladı. telefonu arabanın önüne sabitledi. gülümseyip boğazını temizledi ve hafif eğilerek elini uzattı bana.

"benimle dans etmek ister miydiniz?"

ağzım açık kalırken gülmeye başladım. hyunjin ise eli havada, istek ve merakla karışık bir tebessümle cevabımı bekliyordu. "sen şaka mısın ya..."

tebessümü büyürken aynı istekle tuttum elini. ellerimizi havaya kaldırırken öbür elini yavaşça belime yerleştirdi. ben de boşta kalan elimi onun omzuna koydum.

arabanın radyosundan gelen müziğin ritmine uymaya çalışarak dans ediyorduk. gülümsemekten yüz kaslarım ağrımıştı resmen. o kadar tatlıydı ki... her seferinde beni kocaman gülümsetecek jestler yapıyordu, gece aklıma gelip kendi kendime sırıtmama neden oluyordu hareketleri. bir zamanlar babam yüzünden ağlamaktan uyuyamadığım geceler yoktu artık. artık güzel anılarım meşgul ediyordu zihnimi. uyumadan önce çöken ağırlıkla onun güzel yüzü tatlı bir hayal şeklinde gözlerimin önüne geliyordu. kulağımı onun gülücük sesleri dolduruyordu. her geçen gün daha da seviyordum onu.

kafamı kaldırıp gözlerimizi buluşturduğumda onun da yüzünde gülümseme vardı. dudakları hafif yukarı kıvrılmıştı ve gözleri doğrudan gözlerime bakıyordu. zihnini okuyamasam da aklından geçenleri anlayabiliyordum az çok. bana her böyle duygu yüklü bakışında kalbim hızlanıyordu. buz gibi havada içimi ısıtan bakışlarıyla değer verdiğini nasıl hissettireceğini kesinlikle çok iyi biliyordu.

adımlarımız uyumluydu. ben nasıl dans edileceğini bilmiyordum ama hyunjin beni çok güzel yönlendiriyordu. yağan kar ikimizin de saçına geliyordu, rüzgâr benim yüzüme doğru esmeye başlarınca kar taneleri yüzüme uçuşmaya başladı. hyunjin kafamı göğsüne yaslayarak yüzümü örttü. böylece aramızdaki mesafe de kapanmış oldu. rüzgâr geçince kafamı kaldırdığımda göğüslerimizi birbirine dayadım ve iyice yakınlaştım ona. yüzüne döndüğümde nefesini hissedebiliyordum.

çok yakınında, dibinde olmama rağmen kulağıma eğilip "seni seviyorum."diye fısıldadığında titreme kapladı içimi. heyecanlandım. hyunjin geri çekildiğinde dudaklarına doğru "ben de seni seviyorum." dedim aynı ses tonuyla. gözleri ilk dudaklarıma, sonra gözlerime baktı. rüzgâr saçlarını savuruyordu. tam da huzur bulduğumu düşündüğüm sırada bu güzel havayı kasvete boğan bir ses duyuldu arka cebimdeki telefonumdan. çıkarıp baktığımda babamın aradığını gördüm.

elimde çalmaya devam eden telefonla kalakaldım öylece. ne yapacağımı bilmez bir hâlde hyunjin'e baktım. telefonu elimden aldı ve arayanı görünce kaşları çatıldı. sinirli bir ifade takındı.

entrancing / hyuninWhere stories live. Discover now