"Aryan bugün neden seninle bu kadar ilgilendi anlayamıyorum doğrusu."

"Kıskandın mı?" diye sordu Eva dik dik bakarak. Millie'nin Eva'dan çekindiğini biliyordum. Cevap vermek için ağzını açtı ama onları susturdum.

"Ben yanlışlıkla onun üstüne düştüm. Hatta resmen uçtum. Sonuçta aynı sınıftayız. Hepimiz birbirimize yardım etmeliyiz." Bu kez Ember büyük bir kahkaha attı. Güzel dişleri vardı gerçekten.

"Çok özür dilerim. Havadaki uçuşun geldi aklıma. Biz ne yapacağımızı şaşırmışken bir anda gelen ani suyla ileri fırlaman hepimizi şok etti." onun gülüşü hepimize yayılmıştı. Bir süre sonra hep beraber kahkahalar atıyorduk. Yine de aklımda beni kaç kişinin çıplak gördüğü dolaşmaya devam ediyordu. O gün kızlarla film gecesi yapmaya karar verdik. Ortak salondan alınabilecek her şeyi kızlar alıp geldiler. Çünkü ben hala dışarı çıkabilecek psikolojide değildim. Yatakhanedeki yatakları büyük ekranın önünde birleştirmiştik. Ben 'hasta' olduğum için ortada oturmama izin vermişlerdi. Tavanı gökyüzü yansımasıyla bezeli odanın duvarları akşam simsiyah oluyordu. Gündüzleri beyaz rengine bürünüyordu. Bir korku filmi seçip izlemeye başladık.

...

Ertesi gün hayatımın cehennemini yaşadım dersem inanır mısınız? İnanmak zorundasınız! Bütün gün arkamdan ıslıklar çaldılar. Özellikle boynuzlular. Hatta bir tanesi -ismi lazım değil ama Felix- kalçama dokunmaya çalıştı. Ama savaş eğitiminde reflekslerimin çok hızlı olduğunu fark etmiştim. Kasıklarına yediği güçlü bir tekme benden uzak durmasına yetmişti. Merak ediyorsunuzdur Aryan bugün benimle konuştu mu diye. Hayır konuşmadık. Çünkü onu gördüğüm her yerde yolumu çevirdim. Aynı dersteysek de ondan en uzak köşeye oturdum. Yanıma gelmeye yeltendiğinde ise ışık hızında oradan ayrıldım. Ne diyecektim? Üzerine çıplak düştüğüm için, ceketinin yanmasına sebep olduğum için üzgünüm ve bir de beni yatakhaneye kadar çıplak halde 'senin tişörtünle' taşıdığın için teşekkür ederim mi diyecektim? Aryan'dan kaçtığım için Eva'dan çimdik yemiştim bütün gün.

Şimdi ise ortak salonda bir şeyler yiyordum. Aryan'dan kaçmak sandığımdan zor olmuştu. Bu yüzden bütün öğünlerimi atlamıştım. Günün bu saatlerinde ortak salonda kimse olmazdı. Çünkü herkes boynuzluların ve halelilerin yaptığı maçı seyretmeye giderdi. Bu maçta doğaüstü bir olay yoktu. İnsan futbolu oynuyorlardı. Pencerenin önünde oturup pizzamı yiyor bir yandan da dışarıyı seyrediyordum.

"Çok fena acıkmışım." dedim sesli bir şekilde. Sonra kendi kendime kıkırdadım.

"Agop'un kazı gibi yedim resmen." diye mırıldandım ve daha çok gülmeye başladım. Ayağa kalktım ve yediğim şeyleri toplamaya başladım. Bir yandan da yarın nasıl dışarı çıkacağımı düşünüyor kendi kendime mırıldanıyordum.

"Aptalım ben. Ateş geçirmeyen bir şeyler giymeliydim... herkes gördü... kaçsam okuldan? İyi de buradan kaçamam ki? Lanet adanın ortasındayız." Tekrardan kendi kendime bir kahkaha patlattım. Lanet adaymış... iki yanımda masaya dayanmış eller görünce büyük bir çığlıkla arkama döndüm.

"Tanrım! Aryan!" gözlerimin pörtlek pörtlek baktığına emin olsam da engelleyemiyordum. Aryan ellerini masaya dayamaya devam ediyordu. Kahve gözleri haylazlıkla parlıyordu.

"Seninle konuşmak için daha ne kadar çabalamam lazım." Midemden göğsüme tırmanan bir şeyler vardı. Başımı uzaklaştırabildiğim kadar başından uzaklaştırdım. Gözlerim isteğim dışında yüzünü inceledi. Işıldayan gözleri, beyaz teninin zıttı benleri ve çok dolgun olmayan ama yine de dolgun dudakları... Dudaklarını incelediğimi fark ettiğim an tekrar gözlerine baktım. Lanet olsun! Gözlerindeki haylaz gülümseme daha da derinleşmişti.

MELEZLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin