Eşyalarımı aldıktan sonra Fırat'ın mesajı ile annemleri haberdar edip evden ayrıldım. Benimle kuaföre Yağmur ve Esra gelecekti fakat Yağmur işlerini önceden halledip annemlere yardıma gidecekti. Esra benimle fotoğraf çekimine gelecekti.

Aşağı inip dışarıda kısaca göz gezdirdiğimde Fırat'ın az ilerde arabasına yaslanmış beni beklediğini gördüm. Yeni yeni her yere ışığı vurmaya başlayan güneşten sakınmak için gözlerinde bir güneş gözlüğü vardı ve itiraf etmeliydim ki aşırı yakışmıştı.

Yakışıklı mı Yakışıklı. Maşallah tü tü tü.

Benim ona geldiğimi görünce gözlüklerini çıkarıp tebessüm etti. Kalbim eriyormuş gibi sıcak bir his karnıma girdi.

"Hayırlı sabahlar." Ona ve arabasına iyice yaklaşınca ben de karşılık verdim.

"Hayırlı sabahlar." Beklemediğim bir hareketle sıcak avucunun baskısını bir anda belimde hissettim. Beni kendine çekerken ellerim istemsizce göğsüne yaslandı. Ben şaşkınca gözlerimi büyütüp etrafa bakarken erken saatlerden ötürü kimsenin olmadığını gördüm. Alnımda dudakları ufak bir öpücük bırakıp beni serbest bıraktı. Elimdeki gelinliği alıp özenle arabanın bagajına bıraktı. Daha sonra dolanıp benim olduğum tarafa geldi.

Benim için arabanın kapısını açtı ve binmem için bekledi. Ben ise ani yakınlığının şokunu atlatamadım ve utancımdan diyecek bir şey bulamayarak açtığı kapıdan içeri girdim ve ön koltuğa oturdum. O yavaşça kapımı kapatırken ben de hala donuk olan hareketlerimle kemerimi taktım.

Hava çok mu sıcaktı sanki?

Yanıyordu. Elinin değdiği yerlerde dudaklarının değdiği yerler de yüzüm de yanıyordu. Hala alınamadığı bu temasları bu gidişle beni ya kalpten ya da utançtan götürecekti.

Kendi tarafını açıp binerken yüzümü saklamak isteyerek bozulmamış şalımı düzeltme çabaları içine girdim. O ise sakince arabayı çalıştırdı ve tanıdık yolda sürmeye başladı. Yağmur'u almaya gidiyorduk.

Yüzüm yanarken biraz da olsun rahatlamak için camı açtım.

"Sabah erken olduğundan esiyor Dicle. Üşüyüp hasta olma."

Cam gerisin geri kapanırken kaşlarımı hafifçe çatarak ona döndüm.

"Ben sıcakladım biraz neden kapattın?" Dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi.

"Torpidoda su var. Onu içersen rahatlarsın." Dedi. Kaşlarım istemsizce biraz daha çatıldı.

Yağmur'u almak için yavaşlayan araba ile ağzımı açamadan geri önüme döndüm.

Araba yavaşladığında Yağmur bindi. Elinde de aynı benim gibi elbisesi vardı.

"Selamın aleyküm." Neşeli selamını sakin sesimle aldım.

"Aleyküm Selam." Arabada kısa bir sessizlik olurken Yağmur konuştu.

"Zehra nerede enişte o gelmiyor mu?"

"O anneme yardım ediyor öğleden sonra gidecekmiş o." İkimiz de kafamızı salladık. Biraz daha sessizlik olurken bu sefer Esra'nın evine yaklaştığımız için yine yavaşladık.

Durunca Esra da aynı Yağmur gibi elinde elbise ile arabaya bindi.

"Hayırlı sabahlar."

"Hayırlı sabahlar." Koro halinde yanıtladık onu.

"Nasılsınız? Var mı heyecan?" Sorduğu soru ile heyecan yavaşça mideme doğru yerleşti.

"Valla ben çok heyecanlıyım. Yıllardır bu anı bekliyorum. Artık gelinin kız kardeşi olduğum için kafama sim dökebilirim." Söyledikleri ile güldüm. Küçükken sürekli düğünümde kafasına sim dökeceğini söyleyip duruyordu.

DİCLEWhere stories live. Discover now