Bölüm 10

805 35 0
                                    

Tabi ki uyuyamamıştım. Ama sırf Kum'la konuşmamak için uyuyor gibi yaptım. Kafamın içi o kadar doluydu ki uyuyamazdım. Şimdi düşünüyorum da Kum gelip gidiyoruz dediğinde neden ona karşı çıkamadım? Neden sesimi bile çıkaramadım? Gitmek istiyor muyum bilmiyorum ama bildiğim şey onu gördüğüm an beynimin düşünme işlevini yitirdiğiydi.

Bir an araba durdu. Sonra Kum beni uyandırdı.

'Hadi kalk şurada bir şeyler yiyelim. Sonra bende yarım saat uyuyayım. Yola devam ederiz.' dedi şiş gözleriyle. Tamam anlamında kafamı sallayarak indim arabadan. Bir dinlenme tesisinde geçip bir şeyler yiyip çay içtik. Çayımı yudumlarken sonunda ağzını açmayı becerip konuştu:

'Nasıl geçti Elazığ tatilin?'

'Güzeldi' dedim sadece

'Kısa sürdü biraz'

'Evet, neden bir anda geldiğini anlamadım ama neyse, zaten Sahil'in eğitimi bitince tamamen Elazığ'a dönmeyi düşünüyorum.' bu sözlerimin üzerine yüzü bembeyaz oldu ve:

'Neden dönüyordun ki? O şehirden kaçtığını sanıyordum.' O şehirden kaçtığını sanıyorum mu? Biz daha önce Kum'la hiç bu konuyu konuşmamıştık ki?

'Sen nerden biliyorsun?' bir an duraksayarak cevap verdi.

'Neyi?'

'Elazığ'dan kaçtığımı' Gözlerini kaçırıyordu. Bir şeyler gizliyordu evet. Bunu anlayabiliyordum.

'Laf arasında söylemiştin bir ara bende tam olarak hatırlamıyorum.' Kafam o kadar doluydu ki, bir de bunu düşünerek kafamı dolduramazdım. Sadece peki diyerek geçiştirdim.

Çaylarımızı bitirip arabaya doğru ilerledik. Geçip oturdum. Aynı şekilde kulaklığımı kulağıma takıp, cama başımı yasladım. O da sürücü koltuğunu arkaya doğru iyice indirip uzandı. Gözlerini kapattı. İlk 10 dakika falan hiç o yöne bakmadım.

Sonra kafamı düzeltmek için diğer tarafa döndüm. Ve onun o harika görüntüsüyle karşı karşıya kaldım. Resmen MELEK gibi uyuyor. Bir insan uyurken bu kadar güzel olabilir miydi? Öyle güzeldi ki gözlerimi ondan alamadım. Onu o şekilde uyurken izlemek muhteşem bir şeydi. O kadar masum, o kadar saftı ki o an...

Yaklaşık bir saat uyudu. Ve ben o bir saatte gözümü bir saniye bile kırpmadan onu izledim. Her saniyeyi beynime kazıdım. Ve o an günlerdir, hatta haftalardır kendime itiraf etmeye korktuğum şeyi itiraf ettim. Ben bu adamı seviyordum. Ben Derin'den sonra ilk defa böyle hissettim. Hatta ben Kum sayesinde Derin'i sildim. Aşk değildi bu. Ama itiraf ediyorum işte 'BEN BU ADAMI SEVİYORDUM.'

Gerilerek kalkmaya başladı. Hemen kafamı diğer tarafa çevirip uyuyor gibi yaptım. Koltuğunu düzeltti. Sonra nefesini yakınımda hissetmeye başladım. Ne oluyordu?

Saçımı geriye itti. Şu an ne yaptığını görmek istiyordum. Sonra elini saçlarımdan çekti. 'Ne yapacağım seninle ben' diye fısıldayıp geriye çekildi. Bu da ne demekti şimdi?

Uyandığımda denize karşı bir yerde durmuştuk. Nasıl olmuştu da kafamdaki onca düşünceyle uyumuştum?

Yanıma baktığımda Kum yoktu. Hemen toparlanıp arabadan indim. Biraz ileride bankta oturmuş telefonla konuşuyordu. İlerledim, tam yanına gidecekken yaptığı telefon konuşmasını duydum:

'Ben halledecem onu', ' Artık bizimle, kimse zarar veremez.', 'Hayır şu an arabada uyuyor.', 'Tahminlerimden biraz farklı Güneşle fazla benziyor ve çok çok güzel.' 'Kapatıyorum hadi.' diyerek telefonu kapattı ve arkasına döndü. Hala duyduklarımı idrak edememiş bir şekilde Kum'a bakıyordum.

İHANETWhere stories live. Discover now