"Üşüdün mü?" Donuyorum. Sözleri bazen beni büyük bir buz dolabında bırakmışçasına üşütüyor bazense buharı tüten bir jakuziye giriyormuşum gibi sıcaklatıyordu.

Yerimde kıpırdandım. "Bazen beni üşütüyorsun." Kasılan bedeni kollarını bana daha fazla sarmasını sağlamıştı. Altında yatan gizli anlamı anladığını biliyordum. Ellerimi ona sardım. Boynuna çıkardığım ellerime tek kelime bile etmedi.

"Sadece bilmek isterim Ada." Sustum. Haklıydı. Empati yaptığımda bende bilmek isterdim. Kalbi normalle, hızlı atmak arasında karar veremiyormuş gibiydi. Benimkide eşlik edince nasıl desem koordineli bir şekilde odada sadece kalp atışlarımız duyuluyordu.

"Tekrar söyle." Başımı kaldırdım. Anlamadım. Ney?

Gözleri şerefsizce kısıldı. "Beni sevdiğini." Ooo. Gözlerimi bende onun gibi kıstım. "Ciddi bir konu konuşuyorduk-" ellerimle destek alarak dikleştim.

"Ada, güzelim limit mi işlemek istersin kucağımda oturmak mı?" Dondum kaldım. Dudaklarımı büzdüm. Bu baskın hallerini seviyordum.

Dudaklarıma uzandı. Geri gittim. "İkincisi daha cazip hocam." Dershanedeydik. Hocam diyebilirdim. Elleri ona yapışmam için meydan okurken benim ellerim ise omuzlarında geri geri gitmeye çalışıyordum.

"Teşekkür ederim. Kimse beni bu kadar önemsememişti. Kendimi değerli hissettim." Elimdeki yüzüğe baktım. Çok güzeldi. Çok iyiydi.

"Benim olursan sana daha neler yapacağımı neler verebileceğimi tahmin bile edemezsin." Duraksadı. Bana yaklaşırken bu sefer geri gitmedim. Adamın kucağında ondan kaçmaya çalışmak mı?

"Tekrar söyle." Burnunu kulağıma sürttü. Omuzlarını sıktım. "Söyle." Kulağıma fısıldadı. İçim ürperirken omuzlarına tırnaklarımı geçirdim. Çok mu romantik olmaya başlamıştı hayat?

Cidden bak. Aşırı dozda romantiklik vardı. Ve nerden romantiklik orada bokluk. Mıçmıç ilişkileri sevmezdim. Ulen hayat. Bu adamın ellerini her yerime sürtmesini istiyordum. Aynı zamanda pişman olmak da istemiyordum.

Güvenmek istiyordum ama onun güvenini yıkacaktım. Buna çok emindim.

Bıktım hep aynı konular sevişin

"Söyle ada yoksa bu dershaneden çıkartmam seni." Hocam. Hocam yapmayın yanarız hocam. Sesinden buram buram sex akıyordu. Adam sesiyle bile beni ıslatabilirdi. Ve bunun kıyısında gezinmek şu an bana hiç yardımcı olmuyor.

Burnunu bu sefer boynuma sürttü. Sakalı tenime batarken onun hissiyatını bazı yerlerde daha çok istediğime karar verdim.

"Eve gitmezsem elbet bırakmak zorunda kalacaksın." Kızım. Meydan okumalara doymuyorsun. Boynumdan başını kaldırıp bana 'ciddi misin?' Bakışı attı. Koyu kahvelerinde eğlenen bir pırıltı göğsüme yemin edebilirim.

Beklemediğim bir şekilde pantolonuna uzanınca geriye gidip neredeyse bağıracaktım. Hayır. Yapmazdı değil mi? Dershanede mi?

Elleri üzerimde olmadığından mütevellit hızla ayağa kalktım. Kapıya doğru koşar adımlarla ilerlerken birden yerden kaldırıldım. Bu sefer çığlığım ağzımdan kaçtı.

"Valla bağırırım. Adam kaçırıyorlar şey yapıyorlar derim hocam valla bırakın tamam." Kıraç beni kucağına aldı. Yerden yükseldim. Bir kere zıplatıp kendi yüzüne benim yüzümü hizaladı. Beni bırakmayacağını bilsem de en azından tedbir olsun diye boynuna bir elimi doladım.

"Ne yapıyorlar dicen?" Yüzüne bakamadım. Başımı omzuna gömdüm. Benimle dalga geçmekten fazlasıyla zevk alıyordu.

"Ah be güzel kızım. Ne yapacağım ben seninle? Hem cesaretli olup hem nasıl kaçabiliyorsun?" Omzuna vurdum. Ayaklarımı kıpırdatıp inmeye çalıştım. Beni "Yerinde dur." Diyerek sakinleştirdi. Ama ayakta durmaya devam etti. Ayakları yere sağlam basıyor bir kere bile seğirmeyen kasları ortamı daha da otantik hale getiriyordu.

AH BE HOCAM!?+18Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz