" Var mı şimdi ateşi?" 

" Yok düştü " dedim. Kafasını saçlarıma gömüp beni biraz daha sardı göğsüne. 

" Buz gibi olmuşsun. Hasta olacaksın " 

" İyiyim " dememle yorganı daha da sardı bana. " Hep iyi ol. " dedi kulağıma doğru. Bugünden sonra iyi olmam, mucize gibi bir şey olacaktı. Ağlamaktan yorgun düşen gözlerim kapanmıştı. Ama bir türlü uyuyamıyordum. 

Savaş'ın işe gitme saati yaklaşınca uyanmama dikkat ederek çıktı yataktan. Yorganı da tekrar attı üzerime. İlk banyoya gitti. Yüzünü yıkayacaktı büyük ihtimalle. Sonra tekrar çıkıp dolaba yaklaştı.

Bunları tamamen ayak seslerinden anlıyordum. Ezberlemiştim onu. Bir kaç dakikaya üzerini giyindikten sonra adım sesleri bana doğru gelmeye başladı. Salak kalbim bir kez daha çarpmıştı onun için. 

Ben ne yapacağını beklerken o elini saçlarıma getirip kafama uzun bir öpücük bıraktı. Konuşmasını da bekledim ama o sadece öpüp gitti. Kapıyı kapatır kapatmaz, bir yaş süzüldü saçlarıma doğru. Ne ailemden hayır görmüştüm ne de ailem olmasını istediğim adamdan. 

Bir tek kızım kalmıştı bana. Onu da canım sağ oldukça bırakmayacaktım.

------------------&&&--------------------

Meleğin bütün eşyalarını bir bavul yaptım. Benim çok şeyim yoktu. Bir kaç şey almıştım sadece. Dolapta ki bütün elbiseler Savaş'ın parasıyla alınmıştı. Onları alamazdım bir kaçı hariç. Onları mecbur alacaktım. Kendime de küçük bir çanta hazırlayıp kapının önüne bıraktım. 

Geriye sadece Savaş'a bırakacağım mektup ve parmağımda duran yüzüğü. 

Savaş'a her şeyi bildiğime dair bir mektup yazıp yüzükle birlikte bıraktım makyaj masasına. Artık gitme zamanıydı. Bende olan anahtarı anahtarlığa asıp çıktım evden. 

Bir ailem olmadığından gidecek yerim de yoktu. Mecburen Gül'ün evine gidecektim. Çaresizliğime bir kez daha lanet ettim. Dün gece o kadar ağlamam rağmen hala dinmemişti acım. 

Yarım saatlik yolu bavullar ve kucağımda kızımla 45 dakika ya gelmiştim. Sonunda evi görmemle rahatladım. Biraz daha dayandıktan sonra geldik kapının önüne. Saat biraz erkendi. Rahatsız edecektim ama başka şansım da yoktu. 

Bavulu bırakıp çaldım kapıyı. Bekledim açılmasını, açılmadı. Bir kez daha denedim. Yine açılmayınca vazgeçip gidecektim ki  Gül uykulu gözleriyle açtı kapıyı. 

" Hümeyra?" 

" Gül. Kusura bakma rahatsız ettim seni" dedim. Önce bana sonra yerde duran bavullara baktı. 

" Yok. Ne rahatsızlığı da hayırdır. Bu bavullar ne?" 

" Evden ayrıldım. Eğer senin için sorun olmazsa bir kaç gün senin yanında kalabilir miyiz?" 

" Ta-tabi tabi ki gelin lütfen. Ay kusura bakma şaşkınlıktan kapıda beklettim sizi" Yanımıza gelip bavulları aldı içeri. Ardından bizde girmiştik. Montlarımı çıkarıp astı. İçeri geçip oturduk. 

" Ne oldu? Ne yaptı yine?" dedi Savaş'a hitaben. 

" Bu defa çok kötü Gül" 

" Tamam doldurma hemen gözlerini de anlat." 

" Hale, Hale'den çocuğu varmış" 

" Oha " dedi şaşırmıştı. " Şaka yapıyorsun değil mi? " 

" Hayır " dedim kafamı iki yana sallayarak " Dün telefonla konuşurken duydum onu. Benim çocuğum olması umurumda değil diyordu. Hale de kızıyordu galiba ona. Sahip çıkmasını istiyordu ondan. " 

~Hümeyra~Where stories live. Discover now