8. Bölüm; Şüpheli...

27 7 1
                                    

Sesi düşünmeyi bırakmış vakalar hakkında konuşmaya başlamıştık. "Bence aslı güngörün ölümüne tanık olan kişiye bakalım." Dedim. "Ama ondan önce mehmet sen kerem kocataş'ın ailesinin yaşayıp yaşamadığını yaşıyorsa nerede yaşadıklarını araştır ve gidip bir kaç soru soralım." Diye ekledim. "Peki ailesiyle ne konuşmayı düşünüyorsun?" Dedi mert bir kaşı havada bilmiş bir edayla. "Kerem kocataş'ın son zamanlarda tuhaf davranışları varmıydı? Size bir lanet hakkında herhangi birşey söyledi mi? Bu sorularla lanetin son günlerde akıl salığını etkileyip etkilemediğini anlayacağız. Hem adamın bir çözümünü bulup bulmadığı ne malum? Onu da sorarız belki birşey çıkar." "Mantıklı." Dedi nirce. Biz bunları konuşurken mehmet çoktan araştırmaya koyulmuştu. "Ya bildikleri halde konuşmazlarsa?" Dedi mert aynı bilmiş edayla. "Tehdit ederiz." "Bana yaptığın gibi mi?" Dedi İmalı bakışlarla. "Aynen öyle." Dedim bakışlarına karşılık vererek. "Buldum!" Dedi mehmet. "Ailesi yaşıyor. Adreslerinide buldum." Hepimiz birbirimize bakmaya başladık. "Hadi gidelim! ne duruyoruz?" Dedim. Hep birlikte ayağa kalktıp kapıya doğru yöneldik. Tam çıkacakken nirce kolumdan tutup "Sen gelsene bi." Dedi. Ardından "Biz mira ile lavabodayız 2 dakikaya döneriz." Dedi.
Lavaboya girdiğimizde nirce kapıyı kilitledi. "Sence de sesi sadece ikimizin duyması biraz garip değil mi?" Dedi nirce. "Evet neden senle ben duyduk ama kumsal duymadı ve sesteki yakınından kastı kimdi?" "Bilemiyorum. Kafam çok karışık. Liseden beri yakın arkadaş olduğumuz kumsaldan şüphe edecek değilim." "Bide bana sor. İlk okuldan beri arkadaşız kumsalla. Sen de fark ettin mi bilmiyorum ama kumsal biraz gerilmiş gibiydi. Arkadaşımdan şüphe etmek ona ihanet etmek gibi geliyor. Hem şüphe etsek neden şüphe edelim ki kumsalın lanet başlatacak hali yok. 16 yıllık arkadaşım. Onu iyi tanıyorum. Sanırım fazla kuruntu yapıyoruz." "Genede dikkatli olalım derim mira. Bu zamanda kimse kimseye güvenemez. Laneti başlatan o olsa bile nasıl başlata bilir bilemiyorum. Hem laneti o başlatmış olsa bile onun yanında olmalıyız çünkü o bizim arkadaşımız. o yüzden şimdilik bu konuyu üstelemeyeceğim. Ama yinede temkinli olalım." "Tamam. Hadi gel çıkalım şüphelenmesinler." Dedim ve lavabodan çıktık.

Arabadaydık. Adresin konumuna doğru yola çıkmış adrese yaklaşmıştık. "Ne kadar yolumuz kaldı?" Dedi kumsal. "Yaklaşık bir 15 dakika kadar." Dedi mehmet. O sırada telefonuma bildirim geldi. Telefonun ekranını açıp tuş kilidini açtım. Mesaj gelmişti. Mesajı atan kişiyi görünce hem şaşırmış, hem hüzünlenmiş, hemde sinirlenmiştim. Mesaj atan kişi miraç'tı. Hemen mesaja girdim ve okumaya başladım. "Mira sana bunu söylememem gerekiyordu ve söylemeyeceğim de fakat vicdanım rahat değil o yüzden azda olsa yardımcı olmaya çalışacağım." Mesajı daha fazla okuyamayıp camı açtım. Dolan gözlerimi kimse görmeden kurutmaya çalışıyordum. Neden ağladığımı bilmiyordum. İhanetin açtığı yara kanıyordu. Ama bu yüzsüz yarama hala tuz basmaya devam ediyordu. Göz yaşlarım istemsizce akarken tekrardan telefona dönüp mesajı okumaya kaldığım yerden devam ettim. "Kumsal, ona dikkat et. Başına birşey gelirse ilk kumsaldan şüphelen. Onun yanında temkinli o-" daha fazla devam edemeyip hem sinirden hemde kalbimin ağrı içinde çırpınışından akan gözyaşlarımın arasında telefon ekranını kapattım. Miraç'a inanamazdım. Arkadaşım hakkında nasıl böyle şeyler söylemeye yüz buluyordu? Sanki hiç kabahati yokmuş gibi gelip bana nasıl yazardı? Tekrar telefonu açıp mesaja girdim. "Sana neden inanayım en yakın arkadaşıma iftira atmadığın ne malum?" Diye yazdım. "Mira sen iyi misin? Neden ağlıyorsun?" Dedi nirce? "Yok birşeyim. iyiyim. Gözüme kirpiğim girdi." Dedim. "Seni sanki tanımıyorum. Beni kandıramayacağını çok iyi biliyorsun. Neyse şimdilik üstüne gelmeyeceğim. Sonra konuşuruz." Dedi nirce. Sağolsun bütün arabadaki herkes bana bakıyordu. Tekrar bildirim gelince dikkatimi üzerimdeki bakışlardan alıp telefona yöneldim. "Bana inanmayacağını zaten biliyordum. Sana tek diyeceğim arkadaşının telefonundaki mesajları kontrol et. Özellikle benimle olanları." Kumsal miraç'a mesaj mı atmıştı? Atması normal olabilirdi ama Miraç böyle imada bulunduğuna göre mesajda normal birşey konuşmadıkları belliydi. Kumsal gerçekten birşeyler mi çeviriyordu? Artık neye inanmam gerektiğini bilemiyordum. O sırada araba durunca düşüncelerimden sıyrılıp camdan dışarı baktım. Bir evin önünde durmuştuk. Müstakil bir evdi bu ev. Saat çok geç olmuştu. "Umarım uyanıklardır." Dedi mert. "Işıkları yandığına göre uyanıklar." Dedim ukala bir tavırla. Mert kötü kötü bana bakarken eve doğru yürümeye koyulmuştum. Hep birlikte evin kapısına gelip kapıyı çaldık. Bir müddet bekledikten sonra kapı hafif aralandı. İçerden "buyrun kimsiniz." Dedi biri. Bir kadın sesiydi. "Merhaba! sizinle birşey konuşmak istiyoruz. Lütfen kapıyı açar mısınız?" Dedim. "Kim olduğunu bilmediğim kişilere neden kapıyı açayım?" "Açarsanız kim olduğumuzu öğreneceksiniz hanım efendi." Dedi mert. "Tamam. Kapıyı açacağım ama herhangi birşey yaparsanız tüfeğim var ona göre!" Dedi ve kapıyı açtı. "Ben baş komiser mehmet. Sizinle önemli bir olay hakkında konuşmaya geldik. İzninizle içeri girebilirmiyiz?" Diyerek aynı zamanda polis kimliğini gösterdi. "Hayrola komiser bey buyrun geçin konuşalım." Dedi kadın. Çok yaşlı bir kadın değildi. 50 yaşlarında saçları hafif beyazlamış, zayıf, beyaz tenli, kısa boylu, şirin bir kadındı. Hepimiz yavaş yavaş ayakkabılarımızı çıkarıp içeri girdik. Umarım birşeyler öğrene bilirdik.

~ᴅöɴɢüɴüɴ ʟᴀɴᴇᴛɪ̇~Where stories live. Discover now