3|•Piknik

36 2 0
                                    

Sonunda zorlukla gözlerimi açarken annemin dediklerini anlamaya başlamıştım.

"Şükür uyandın, sabahtan beri çağırıyorum anlamıyorum kış uykusuna mı yattın kızım ya?"demişti annem söylenerek.

"He anne kış uykusuna yattım he" dedim tövbe çekerek.

"Neyse kalk hadi, sabah namazını fatih bize kıldıracak, baban istedi. Hepimiz seni bekliyoruz çabuk abdest al gel" demişti annem odadan çıkarken. Bende üstüme yazma ve etek alınca odadan çıkmış banyoya adımlamıştım. Banyoya giderken gözüm salona çarpmış ve herkesin hazır bir şekilde beklediğini görüyordum. Abimin gözleri kapandı kapanacaktı, abdesti bozulacak salak ya.

Sonunda abdestimi hızlıca alıp hemen odama gittim ve papatyalı namaz elbisemi üstüme geçirdim.

Salona geçip herkesle günaydınlaştıktan sonra fatihe gözüm kaydı. Benden daha güzel yüzü vardı çocuğun maşallah.

Sonunda hepimiz hazır olan namazlıklarda safları alırken fatih o huzur veren sesiyle başlamıştı namaza.

Namazdan sonra güzel ve uzun bir dua ettikten sonra hepimiz odalara dağılmıştık. Odama giderken içime öyle güzel bir huzur doğmuştu ki anlatılmazdı, kelimeler yetmezdi.

Biraz daha uyuyup uyanınca çoktan güneşin odama vurduğunu farkettim. Yine güneşli ve sıcak bir gün olacaktı muhtemelen. Hemen kalkıp üstüme etek ve yazma geçirdikten sonra mutfağa geçtim. Annem ve nazlı teyze kahvaltı hazırlıyordu.

"Günaydın hanımlarr, niye beni uyandırmadınız?" Dedim trip atar gibi.

"Seni uyandırana kadar kendi işimizi kendimiz görelim dedik, malum sen kış uykusuna yatar gibi yatıyorsun ya kızım" demişti annem imayla. Bazen uykum ağır olabilir yani ne var bunda??

"Öyle olsun" diyip bende yardıma giriştim. Kahvaltıyı hep birlikte kurduktan sonra erkekleri çağırıp kahvaltıya başlamıştık sessizce.

Sessizliği bozan tabiki babam olmuştu.

"Abi bugün pikniğe gidelim istersen" demişti babam Mehmet amcama dönerek.

"Olur, hatta bizimkileride çağıralım daha yeni geldim ya topluca herkesi görmüş olurum. Sahi çiftlik hala boş mu?" Diye sormuştu amcam. Aslında çiftlik değilde kocaman bir tarla ve tam ortasında kocaman iki katlı bir ev vardı orada. Eski ve bakımsızdı. Kimse tamir etmek istemezdi bu yüzden kimse kalmazdı orada.

"Evet evet, zaten kim gidicek ki. Neyse kahvaltıdan sonra herşeyi halleder bizimkileride arar gideriz" demişti babam. Böyle böyle babamlar sohbete devam etmişti ve kahvaltıdan sonra herşeyi hazırlamıştık. Babam ve amcamlar önden giderken beni ve abimi evde bırakmışlardı. Bizim birkaç eşya daha almamız gerekliydi. Odama girip dolabımı açtım. Ne giyebilirdim ki? Ne giysem pişiyordum zaten sıcaktan.

Sonunda kot etek ve kot ceketimi seçtim. Kot etek, kot ceket, beyaz tişört ve krem rengi penye şalımı taktıktan sonra krem rengi çantamı alıp odadan çıktım ve salona daldım. Abim saatinin kulpuyla uğraşıyordu. Ya bu çocuk adam daha saatini takamıyor nasıl evlensin anneee???

"Bırak yapamıyon" diyip elini ittim ve kulpu taktım. Gerçi bilekleri belimden kalındı mübarek saat kulpunun takılamamasına şaşmamalı.

"Sus be üvey evlat" demişti beni iterken.

"İyilikte yaramıyor abi" demiştim ve arkamdan gelen gülme sesiyle hemen arkamı dönüp elimi kalbime atmıştım. Aga senin burada ne işin var? Sen gitmemiş miydin ya? Yanlışlıkla üstünü incelemiş olabilirim hehe. O da benim gibi kot kombini yapmıştı. Pişti olmuşuz, yazık yazık tch tch.

Fatih gülüşünün arasında konuşmuştu.

"Kusura bakma yine korkuttum" demişti gülüşünün yerini tebessüm alırken.

"Sorun yok" demiştim. Ayağa kalkan abim beni kolunun altına alırken "hadi gidelim daha seni Esma bekler fatih bey" demişti abim. Doğru ya, o da geliyordu.

"Sus emrah sus" demişti fatih. Niye böyle yaptığına anlam veremesemde abimle kapıya adımlamıştım. Eşyaları aşağı indirip hepimiz arabaya binmiştik. Abim ve fatih öne binerken ben arkaya binmiştim.

Sonunda çiftliğe vardığımızda arabadan inip erkeklerin bulunduğu çardağa adımlamıştım. Amcalarımın elini öpüp erkek kuzenlerime selam verdikten sonra kadınların bulunduğu çardağa gitmiştim. Herkesi gördükten sonra işe koyulmuştum.

Annem semaver için çakmak istemem için beni babamın yanına yollamıştı ve yolu yarıladığımda arkamdan Esma seslenmişti. Benim yerime kendinin gidebileceğini söylemişti ve bende birşey diyememiştim. Ben çardağa geri dönüp anneme haber verdikten sonra o tarafa dönmüştüm. Esma fatih ile konuşuyordu ve gülüyordu. Fatih'in arkası dönük olduğu için ne yaptığını göremiyordum. Esma sonunda babamdan çakmağı alıp gelirken başımı çevirmiştim.

Babamın birkaç eşya istemesiyle onları götürüp babamın yanına bıraktım ve tam arkamı döndüğümde mangal başındaki fatihin sesini duymuştum.

"Lila" ismim ile seslenmişti. Arkamı dönüp duyabileceği ses ile "efendim" demiştim.

Üstündeki ceketini çıkarıp bana uzattı.

"Sıcak oldu da sende kalsın eve giderken verirsin, bir yere bırakıp unutabilirim ben" demişti açıklayarak. Elindeki ceketi aldıktan sonra tamam demekle yetinmiştim. Çardağa dönerken ceketten gelen güzel kokuyla mest olmuştum. Bu adam cidden cennetlikti herhalde.

Çardağa dönüp ceketi kendi çantamın üzerine bırakmıştım. Salataları iyice doğradıktan sonra elimi yıkamak için çardaktan çıkmıştım ama bilin bakalım ne olmuştu? Esmada termosa su doldurmak için benimle gelmek istemişti tabiki.

Birlikte çardaktan biraz uzaklaştıktan sonra konuşmaya başlamıştı.

"Fatih ile aranızda birşey mi var?" Demişti soğukça.

"Yok hayır, yani asla. Fırat ve diğerleri gibi o da benim kuzenim işte" demiştim hemen itiraz ederek. Tabi bunu söylerken kalbime gereksiz çöken huzursuzluğu saymazsak doğruydu.

"Anladım, sana neden ceketini verdi?" Demişti. Sanırım sorguya çekmeye çalışıyordu beni.

"Şey sıcak olmuş işte eve giderken verirsin dedi" dedim açıklayarak. İnanmış gibiydi ama sadece gibiydi.

Sonunda çeşmeye varmıştık. Elimi yıkadıktan sonra esmada termosa su doldurmuş ve yürümeye başladığımızda karşıdan gelen bedenler ile gerilmiştim. Fırat ve fatih buraya doğru geliyordu.

"Oo lila hanım ne güzel sizi aile görüşmelerinde görmek, malûm sürekli kaçıyorsunuz. Hem söyle bakayım bu kaç?" Demişti 3 parmağını havaya kaldırarak. Normalde neredeyse 2 derece miyoptum ve gözlük takıyordum ancak bugün abimin düğünü için aldığım lensleri takmıştım.

"Salaksın ya, lens taktım lens. Hem ben kaçmıyorum sadece denk gelmiyor diyelim yani sizi sevmediğimden değil Fırat bey" demiştim Fırat beni kolunun altına alırken.

"Aynen canım aynen öyledir şimdi şeyde dersin sen-" derken sözünü kesen fatih olmuştu.

"Daha konuşacaklarınız var sanırım, birbirinize doyamadığınıza göre" demişti imayla. Ne ima ediyordu? Derken bizi dinlemeden gitmişti ve esmada peşinden gidip ona yetişmişti. Fırat bana bakarken bende ona dönmüştüm ve ikimizde ne olduğunu anlamamıştık. Fırat benim süt kardeşimdi ve bunu tüm aile biliyordu, niye böyle davranmıştı ki?

Fıratla yürüyerek sohbete girişmiştik. Sonunda yine o soru gelmişti.

"Sizin fatihle aranızda birşey mi var lan?" Demişti Fırat arada kalarak.

"Yok abi yok, niye hep aynı soruyu soruyosunuz. Ne olabilir ki? O da kuzenim işte" demiştim sinirlenirken.

"Ne bileyim biraz önce sanki seni kıskandığı için öyle yaptı gibi geldi" demişti açıklayarak.

"He beni kıskandı aynen, ayakta kaldığı için sinirlendi çocuk. Harbi siz niye o tarafa geliyordunuz?" Diye sordum.

"Çeşmede elimizi yüzümüzü yıkayalım dedikte sizi görünce unuttuk ya onu" demişti.

"Anladım" demiştim ve sonunda vedalaşıp çardaklara gitmiştik

HAFIZCIK|textingWhere stories live. Discover now