8- gerçekler

183 17 11
                                    


Taehyung babası tarafından istenmeyen bir prensti. Hem bir prense layık davranmıyordu hem de üstüne üstlük korkunç bir şekilde erkeklerden hoşlanıyordu. Kral kim bu yüzden onunla çok kavga etmiş en sonunda da çareyi sarayı ikiye ayırıp Taehyung'u gözden uzak tutmakta bulmuştu.

Eğer Taehyung'un erkeklerden hoşlandığı yayılırsa bu krallığın linçlenmesi ve yalnızlığa terk edilmesine sebep olurdu. Kral bu yüzden oğlunu herkesten saklayarak büyütmüştü ama şimdi soyunun devamı için bir varis istiyordu.

İki çocuğu vardı biri Taehyung'un ablası diğeri de adını bile anmak istemediği oğlu Taehyungdu. Krallığın soyunun yürümesi için Taehyung'un bir oğlu olmalıydı bu yüzden son zamanlarda kral kim evlilik konusunda Taehyung'u oldukça sıkmaya başlamış ve bu mevzuyu ona sık sık hatırlatmıştı.

Taehyung ise her seferinde kral kim'i geçiştirmiş ve bunu istemediğini belirtmişti. Kral kim tabikide bu düşüncesinden vazgeçmeyecekti. Daha şimdiden bir çok krallığın prensesiyle iletişime geçmişti.

•••

Taehyungla yaptığım pikniğin üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti. Bir hafta boyunca hep gizli gizli buluşmuştuk. Çoğu zaman akşamları resim atölyemde takılırdık. Şuanda  yaptığımız gibi.

Ona söylemediğim şeyler birer birer içimde büyürken kendimi kötü hissediyordum. Taehyung bana kendisi hakkında bir çok şeyden bahsederken ben kendim ve geldiğim yerle alakalı en ufak bir şey söyleyemiyordum.

Yine o anlardan birindeydik Taehyung sitemle soludu. "Cidden hiç bir şey hatırlamıyor musun?" başımı iki yana salladım. "Hatırlamıyorum." Taehyung önündeki fırçalardan birini kırmızı boyaya batırdı. "Geçen gün doktorla yani Namjoon hyungla görüştüm. Bana bir hafıza kaybının bu kadar uzun sürmeyeceğini söyledi. Üstelik buraya geldiğinde başında bir darbe izi bile yoktu."

Taehyung'un sorgusu beni köşeye sıkıştırdığında dudak büzerek kafamı önümdeki kağıttan kaldırdım. "Bilmiyorum Taehyung eğer bir şeyler hatırlasaydım bunu ilk anlatacağım kişi sen olurdun biliyorsun." ardından önüme dönerek çizimime devam etmeye çalıştım.

"Beni yanlış anlama senden elbetteki şüphelenmiyorum ama benden sakladığın bir şeyler olduğu aşikar."  önümdeki kağıda çizdiğim çiçek istediğim gibi olmadığında hızlıca onu buruşturarak odanın köşesine fırlattım. Aslında çiçek düzgündü ama benimde hıncımı bir şekilde atmam gerekiyordu. Köşedeki kağıtlardan bir tane daha aldım. "Taehyung bu konuyu daha önce defalarca kez konuşmuştuk. Bir daha seni sıkıştırmayacağım demiştin."

Ardından kafamı kaldırdım ve onunla göz göze geldim. "Ne olursa olsun bu yaptığın hiç hoş değil Jungkook. Bilmeye hakkım olduğunu düşünüyorum." elimdeki fırçayı kağıda bıraktım. Anlatmak istiyordum yemin ederim en başından beri anlatmak istiyordum ama beni anlamazdı. Yalan söylüyorum zannederdi.

"Lütfen, sadece resmimi bitirmek istiyorum." Taehyung gözlerindeki hayal kırıklıklarını gizlemeye çalışarak önüne döndü ve daha önce çizdiğim resimleri incelemeye başladı. "Jungkook bu adam kim?" hangi adamdan bahsettiğini anlamak için öne doğru eğildim. "Ah o mu Henry cavill aşırı karizmatik değil mi?"

Taehyung benden duyduklarıyla birlikte kağıdı hızla köşeye doğru ters bir şekilde koydu. Kırgın ve kızgınlık dolu gözlerle bana baktı. "Eski sevgilini mi çiziyorsun cidden." duyduklarımla birlikte haykırmam bir oldu. Öyle bir güldüm ki gözlerimden yaşlar geldi. Büyük ihtimalle Taehyung şuan benim deli olduğumu düşünüyordu. "Merak etme eski sevgilim değil sadece önceden kendisini beğeniyordum. İnsanlar arasında ünlü bitiydi. O beni tanımıyor bile."

bonds of fate Where stories live. Discover now