5- kırıklıklar

441 56 21
                                    



Dün Taehyung'la birlikte yaşadığımız ufak çaplı -ki benim için büyük çaplıydı.- yakınlaşmadan sonra utancım o kadar ağır basmıştı ki dudaklarımız birbirinden ayrılır ayrılmaz koşar adımlarla oradan uzaklaşmıştım.

Dün gece boyunca uyuyamamış ve yaşanan anların gerçek olup olmadığını sorgulamıştım. Şimdi ise uykusuzluktan ve gerginlikten ölüyordum. Eğer onunla karşılaşırsam ne yapmam gerekirdi bilmiyordum. Sanırım en iyisi o ne yaparsa ona ayak uydurmaktı.

Aynada saçlarımı düzelttikten sonra giydiğim gömleğin yakalarını yukarı doğru sıyırdım. Geldiğim yerde düzenli olarak spor yapardım bu yüzden azımsanmayacak derecede kaslıydım. Buraya geldiğimden beri spor yapmayı aksattığımı fark ettiğimde hala köşede uyuyan jimine kaydı gözlerim.

Eğer Jimin hala uyuyorsa demek ki saat daha erkendi bu yüzden bahçede biraz spor yapabilirdim. Kaslarımın erimesine izin veremezdim sonuçta. Bu yüzden sessiz adımlarla odadan ayrıldım ve yolunu bildiğim merdivenlerden adımlayarak usul usul çıkışa yöneldim.

Arka bahçeye açılan kapıdan dışarı çıkmamla birlikte bir kaç muhafızın başı bana doğru döndü ama bana aşina olduklarından umursamadan kendi aralarında konuşmaya devam ettiler.

Köşeye ilerleyip ısınma hareketlerine başladım. Yaklaşık bir buçuk saatlik bir sporun ardından uzandığım yerden kalktım ve içeri girmek için ön bahçeye doğru yöneldim. Anlımdan akan teri elimin tersiyle sildim ve sıcakladığımdan dolayı üstteki üç düğmemi açarak köşeyi döndüm.

Keşke hiç dönmeseydim o köşeyi, keşke hiç görmeseydim bu sahneyi. Taehyung daha önce buralarda hiç görmediğim genç güzel bir kadının elini öpüp, benim bile zar zor gördüğüm gülümsemesini kolayca o kadına gösteriyordu.

Adımlarım duraksadığında gördüklerimi sindirebilmek adına spordan dolayı epeyce yorgun düşmüş bedenimi duvara yasladım. Ardından Taehyung'un önündeki kadını incelemeye başladı gözlerim. Giydiği toz pembe kabarık elbisesi boynundaki mücevherlerle aynı renkti. Saçları arkasından şekkilli bir şekilde topuz yapılmıştı.

Ardından beline kaydı gözlerim korse tarafından sıkıldığı için incecik duruyordu. Nasıl nefes alabiliyor diye düşünmeden edemedim. Aslında burda nefes alamayan biri varsa o da bu kadın değil bendim. Kadın Taehyung'un o çok sevdiğim gözlerinde gezindiriyordu bakışlarını. Taehyung ise onunla güzel bir sohbet ediyor olmalıydı ki yüzündeki geniş tebessümle dinliyordu kadını.

Ardından gülümseyen gözleri bana doğru kaydı. Tebessüme bulanmış dudakları yavaş yavaş soldu ardından sanki beni hiç görmemiş gibi, sanki ben onun göz zevkini bozmuşum gibi önündeki manzaraya geri çevirdi bakışlarını.

Cidden çok aptaldım belki de aramızda bir şeyler olabilir diye düşünmüştüm. Hayır bizim aramızda bir şey olamazdı. Çevresinde onca güzel kadın varken bana bakacağını düşünmek büyük aptallıktı.
Belkide dün beni öptüğüne pişman olmuştu ve artık beni görmek istemiyordu.

Daha fazla önümdeki manzarayı görmeye katlanamayacağımı fark ettiğimde sıkışan kalbim ve sıklaşan nefeslerimi dizginlemeye çakışıp -ki bu imkansızdı.- bir kaç metre önümde olan kapıya koşar adımlarla ulaşıp kendimi içeri attım.

"Aman Tanrım Jungkook iyi misin? yüzün kireç gibi olmuş." karşımda dikilen Namjoon'un sorusuyla birlikte hızlıca kafamı salladım ve onu da ardımda bırakarak yine koşar adımlarla ilerlemeye başladım. Nereye gitmem gerektiğini bilmiyordum sadece gidiyordum işte.

Bir hayli terli olduğumdan banyo yapmaya karar verdiğimde iki seçeneğim vardı. Genelde burdaki insanlar büyük havuzlarda yıkanırlardı havuzun suyu uzun süre yenilenmediğinden dolayı hijyenik bulduğum bir yöntem değildi. Bu yüzden ilk duyduğumda beni çok şaşırtan yere gitmek istemiştim.

bonds of fate Where stories live. Discover now