6- Danielle

432 48 24
                                    


İçeriye girdiğimi fark eden jiminin gözleri şokla büyüdükten sonra yanımdan hızla geçerek odadan fırladı. Yoongi ise olduğu yerde derince soluklanarak yavaş adımlarla yanımdan geçip bana omuz attığında sertçe mırıldandı. "Eğer bu gördüklerini bir başkasına anlatırsan seni lime lime ederim duydun mu?"

"İnan hiç umrumda değilsin Yoongi." sözlermin ardından yoongi yanımdan geçip gittiğinde içinde bulunduğum odayı inceleme fırsatı bulmuştum.

İçerisi sarayın diğer odalarından çok daha farklıydı. Bakışlarım büyük bir kanepe ve yanında sehpası olan köşeye döndü. Ardından diğer taraflarda gezdirdim bakışlarımı. Gördüğüm keman ve piyano ile odayı turlayan bakışlarım duraksadı.

İstemsizce Taehyung'un bu müzik aletlerini çaldığını düşledim. Düşüncesi bile mükemmel ötesiydi. İnce uzun parmaklarının teker teker piyano tuşlarında gezindiğini düşünürken yavşça oraya doğru adımladım ve gittiğim müzik kursunda kısaca öğrendiğim bir besteyi çalmak için oturdum.

Kulağıma dolan melodiyle birlikte uzun zamandır sevdiğim müziklerden mahrum kaldığım aklıma geldi. Müzik benim ruhumun bir parçasıydı müzik dinlemeden yapamazdım. Şimdiyse kaç günüm müziksiz geçmişti.

"Bunu sen mi besteledin daha önce hiç duymadım." Günlerdir kaçtığım o tanıdık ses kulaklarıma dolduğunda parmaklarım hareket etmeyi durdurdu ve aynı tuşta uzun süre basılı durduğu için bir gürültü kirliliği oluştu.

Ardından ellerimde onun ellerini hissettim sıcak parmakları ellerimi piyano'dan çekerek kendi ellerine sabitlediğinde o hariç her yere bakmak için çabalıyordum. Ardından ellerinden birini çenemde hissettim ve bakışlarımı hasret kaldığım gözlerine çevirdim.

"Müziğe ilgin olduğunu bilmiyordum." histerik bir şekilde gülümsedim ve alayla onu yanıtladım. "Ama prensim benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsunuz. Yoksa unuttunuz mu?" sanki beni tanımadığı için ona alınmaya hakkım varmış gibi konuşmıştum.

Bir şeyleri anlamaya çalışırmış gibi baktı gözlerime. İçimi görür belki diye düşündüm, canımın nasıl yandığını görür sandım. "Bir kaç gündür seni hiç görmedim. Neden benden kaçıyorsun Jungkook."

Cevaplamaktan korktuğum soruyu bana yönelttiğinde yutkunarak gözlerimi gözlerinden ayırdım. O ise aramızdaki mesafeyi daha da daraltarak oturduğum sandalyeye dizini dayayıp üstüme doğru eğildi.

"Kaçmıyorum prensim siz yanlış anlamışsınızdır." Taehyung'un yakınlığından kurtulmak için geriye doğru eğildiğimde piyano'nun tuşlarından çıkan sesle dolmuştu oda. "Kaçmıyorsun demek. Şuan yaptığın şey ne peki Jungkook?"

"Prensim sizden sadece bir sorunun cevabını istiyorum. Beni neden öptünüz?" sorumu beklemiyor olacak ki Taehyung'un kaşları hayretle havaya kaltı. "Ben bilmiyorum, o an öyle gelişti her şey." ardından kaşlarını çattı.

"Peki sayın Prensim beni öptüğünüze pişman mısınız?" piyanoya yaslandığımdan dolayı odaya dolan rahatsız edici sese, Taehyung'un bana doğru yaklaşarak ellerini arka tarafımdaki tuşlara bastırması yüzünden yeni bir kaç nota daha eklenmişti.

"Pişman olmadım Jungkook. Aksine hayatımda yaptığım en doğru şey gibi hissettirdi." bunu duymak kalp atışlarımı sanki daha fazlası olabilirmiş gibi hızlandırdığında derin bir nefes çektim içime.

Ardından bahçedeki kadın geldi aklıma, şimdi sormazsam bir daha soramazdım. "Taehyung, yaklaşık üç gün önce bahçede yanında bir kadın vardı kimdi o?" Taehyung yavaşça sırıttı.

bonds of fate Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora