"Afitap." dedi ve derin bir nefes aldı. "Senin gözlerin hava gibi, su gibi, nefes gibi onsuz yapamayacağım bir ihtiyaç.İzin vermeyeceğim beni senden mahrum bırakmana.Sevgimi senden yoksun bırakmak yüreğime yaptığım piskopatça bir işkenceden öteye geçmez." dediğinde, kalbim hızlanmıştı.İç sesim,
"zaten A dese kalbin hızlanıyor."dediğinde, bu defa ona hak vermeden edemedim.

Kısık ve erkeksi çıkan bir sesle güldü.
Sebebini şimdi anlıyordum Göğsüne yaslandığım için hızla atan kalbimi hissediyor olmalıydı.Yüzümü ona dönerek gözlerimi kıstım.Gözlerim keskin ve yakışıklı yüz hatlarının her bir noktasını ezberlese de bakmadan edemiyordum.Saçlarının yumuşak bir yapısı vardı, alnına dökülen saçları onu daha da ilgi çekici hale getiriyordu.Siyaha çok yakın bir tonu vardı Saçlarının, tıpkı benimki gibi.
Biçimli ne çok kalın ne de çok ince kaşları bir kadını bile kıskandırırdı.
O da benim yaptığımı yapıyor, yüzümü inceliyordu.Benimkilerle eş zamanlı gözleri kısıldı.

"Sen gül bakalım Kamer bey, kalp ritmimi boz hem de gül.Bak bakalım ben sana neler yapacağım."dedim, sahte kızgın bir yüz ifadesiyle.

Derin bir nefes alıp verdi,
"Ah ah sen bana neler yaptığını bir bilseydin." dedi, yüzündeki hafif ama huzurlu bir gülümsemeyle.Yüzümü iki eli arasına aldı ve yanağımda beliren gamzemden öptü.
Bunu nikahtan sonra gittiğimiz ilk yerde yapmıştı.O zamana kıyasla daha az utanıyordum çünkü beyefendi o gün bugündür bunu adet haline getirmişti.Bana bebek gibi davransa da askerlerine çelik gibi davranıyordu.Haftasonu uzaktan da olsa askerleriyle konuşuyor yapılması gerekenler hakkında emirler veriyordu.Geç yapılan hiç bir işe tahammülü yoktu.Telefonda karşı tarafa kükreyişinden sonra bunu anlamıştım.Hatta bir kaç küfür de ağzından kaçırmıştı.Onu sessizce dinlediğimi fark ettiğinde.Sinirden çatılan kaşları düzelsede sinirden kızaran yüzü düzelmemişti.
Onu ilk defa bu kadar sinirli gördüğümü söylediğimde,

"Sen bütün stresimi, telaşımı alıyorsun.Sen insanda sinir stres bırakmıyorsun.Bak Afitap Karayel bende böyle bir etkin var." demişti.

Kapı zili çaldığında ayaklandım.
Gelen Ömerdi, yüzü asık bir şekilde ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi.
Hiç bir şey demeden ellerini yıkamak için banyoya ilerledi.Muhtemelen civcivi görmüştü,kızın adını bir türlü soramamıştım.Acaba konuşmuş muydu?

Yemek yapmak için mutfağa girecekken Kamer ayaklanıp yanıma geldi.

"Güzelim hiç uğraşma, ben dışardan söyleyeyim yemek.Yoruldun sende."dedi beni kolunun altına alıp, içeri götürdü.Lahmacun almaya karar vermiştik.

O sipariş verirken ben Ömer'in odasına ilerledim.Kapıyı tıklattığımda
'gir' sesini işittim.Kapıyı kapatıp yanına ilerledim.Çalışma masasındaki sandalyeye oturmuş başını geriye yaslamıştı.

"Konuştunuz mu?"dedim, sessizce gelecek cevabı bekleyerek.

"Konuştuk."desi ve sustu.
Sesinin durgunluğu ve hüznü her şeyi anlatsa da ondan duymak istedim.

****
(20 dakika önce,Ömer'in ağzından)

Yanımdan öylece geçip gidecek olan kıza seslendim.

"Yüsra."dediğimde, adım sesleri kesildi.

Ona doğru döndüm ve yanına doğru ilerledim.Konuya nasıl gireceğimi bilmiyordum ama şimdi girmezsem bu fırsatı kaçıracaktım.

"Kaçma artık benden, konuşmamız lazım."dediğimde, yüzü ne konuşacağımızı anlamışçasına durgun bir hale büründü.

"Tabi olur, bu sefer kaçmayacağım?"dedi, kaçtığını kendi ağzıyla da doğruladı.Sesi oldukça yorgun, yüz ifadesi ise yılmış gibiydi.
Ne olmuştu bu kıza bir anda böyle?

Pide Kuyruğu •Texting•Where stories live. Discover now