5☆

8 2 0
                                    

Emlakçıya doğru on beş dakikadır araba sürüşümde bir yolu bir Dawon'u kontrol edip durmuştum. Belki de yoldan çok Dawon'u. Mimiksiz suratıyla camdan dışarıyı izliyordu ve bu sessizlik beni bir nebze korkutmuştu. Dawon'u çok uzun zamandır tanımıyordum ama kızdığı veya üzüldüğü zaman eminim her türlü deliliği yapabilirdi.

"Inseong." Sessizliği bozması beni şaşırtırken devam etmesi için küçük bir mırıltı çıkarttım.

"Akşam içmeye gidelim mi?" Teklifi yutkunmama ve aklımda canlanan, Dawon'un sınırlarının ötesinde içip sarhoş olması ve bağıra çağıra Youngbin'e olan ilan-ı aşklarıyla sokakta yürürken benim ona sahip çıkmaya çalışmamın senaryosuyla yüzümün buruşmasına sebep olmuştu. Eğer içersek bu yaşanacaktı, yüzde yüz.

"Emin değilim Dawon."

"İhtiyacım var, lütfen." Sesi gerçekten reddedemeyeceğim tonda çıkmıştı. Başıma gelecekler belliydi ama ben kabul etmeyi seçtim.

"Peki. Ev baktıktan sonra gideriz ama çok içmemek için söz vermeni rica ediyorum." Sesim bile umutsuz çıkmıştı. Sarhoş Dawon ortaya çıkacaktı ve tekrar haberlere çıkmak beni korkutuyordu. Biraz da Dawon ile uğraşmak.

"Söz söz."

Baktığımız 6 ev sonrasında sadece bir yeri beğenmiştik. Biraz daha bakmamız iyi olabilirdi ama daha fazla dolaşmak ikimizin de istemediği bir şey olduğu için o evi tutacak gibiydik. Standartlarımız çok yüksek değildi ve ikimizin de ailesinin durumu iyi olduğu için iyi evler gezmiştik. Bu işi sandığımdan daha hızlı halletmemiz iyi olmuştu.

"Hadi artık gidip bir şeyler yiyip içelim!" Dawon'un aklının gezdiğimiz süre boyunca yemek ve içmekte olduğunu tahmin edebiliyordum. Benim de kısmen öyleydi zaten.

"Arabayı kullanmanı rica etsem bizi uçuruma sürüklemezsin değil mi?" Diye sordum gayet ciddi bir tavırla. Hem aç hem de üzgündü ve canım da değerliydi açıkçası.

Güldü. "Hayır."

O sürücü koltuğuna ben de yan koltuğa oturdum. Arabayı çalıştırdı. "Ama belki ağaca falan çarparız." Diyerek gülmesi emniyet kemerime sıkıca tutunmama neden olmuştu.

Dawon bizi şehir merkezinden biraz uzakta sakin bir yere getirmişti. Etrafta sadece iki araba görmüştüm. İnsan bile görmemiştim. Demek ki Dawon gazetecilere karşı önlem olarak sakin bir yere getirmişti bizi.

Arabayı park etti. "Bu gece her şey benden." Dedi ve kapıyı açıp çıktı. Ben de aynı şekilde arabadan indim ve mekana doğru ilerledik.

Cam bir kapıdan içeriye girdik ve bizi bara benzeyen ama kesinlikle daha sakin ve hoş olan bir yer karşılamıştı. Masalarda oturan birkaç kişi ve büyük bir tezgahın arkasında çalışan bir barmen vardı.

Girerken çıkardığımız sesler dikkatini çekmişti barmenin. Bize baktı. Saçı oldukça kısa, sarı saçlı, sert bakışlı bir adamdı.

"O sorun değil mi?"

"Arkadaşım olduğu için değil. Her şeyi biliyor ve ona güveniyorum." Dawon benimle konuşurken bir yandan arkadaşına selam verdi.

Belime ufak bir dokunuş yaptı ve diğer eliyle ileriyi göstererek geçmem için işaret etti. Yürüyüp tezgahın önündeki sandalyelere oturduk. Adam başıyla selamladı.

"Inseong bu mu?" Kafasıyla beni işaret etti Dawon'a. 'Bu' demesi, hele benim yanımda, pek hoşuma gitmemişti bu yüzden hafiften kaşlarımı çattım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 22 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Go Back in Time [JaeSeong]Where stories live. Discover now