"bunları atmazsın o zaman umarım. sever misin orkideyi?"

bayılırım orkidelere. annem de çok severdi üstelik... çocukken nadiren birlikte gezdiğimiz zaman çiçek dükkanının önünden geçerken sürekli orkidelere bakar, eline alır, koklar, fiyatını sorar ama almaktan vazgeçerdi. 3 kuruş paramızı bir çiçeğe harcayanayacağını söylerdi. babamdan da korkuyordu tabii.

bir gün ben de okulda kalemlerimi, silgilerimi, kağıttan yaptığım şeyleri, resimlerimi sınıftaki arkadaşlarıma satarak aylar sonra anneme orkide alabilecek parayı kazandım. koşa koşa çiçekçiye gidip aldım orkideleri. aynı heyecanla eve doğru giderken "annem çok sevinecek..." diye aklımdan geçiriyordum. anneme verdim. evet çok sevindi, şaşırdı, hatta gözleri doldu fakat 5 dakika falan sürdü sevinci. babam gelip çiçekleri hiddetle aldı annemin elinden, "bunu alacak parayı nereden kazandın sen? hırsızlık mı yapıyorsun?! iş mi çeviriyorsun arkamdan!" diye bağırdı ve çöpe attı. aylarca biriktirdiğim parayla aldığım, üstelik görünce annemin sevinçten havalara uçtuğu çiçekleri hiç düşünmeden çöpe attı. benim ağladığımı görünce annem de dayanamayıp bana sarıldı ve yanaklarımdan öperken serbest bıraktı gözyaşlarını.

babam da bana böyle şeylere onun alıştırdığını söyleyerek gözlerimin önünde dövdü annemi. 10 yaşındaki jeongin ise elinden hiçbir şey gelmeden köşeye çekilip gözlerini ve kulaklarını kapatarak ağladı. her zaman yaptığı gibi.

annem öldükten sonra ise her ölüm yıl dönümünde çiçekçiden bir sap orkide alıp mezarının başına bırakmaya başladım. babam orada dokunamaz ona. seviniyordur eminim. bu orkideleri de oraya bırakacağım, annem orkideleri bu kadar çok seviyorken onları kendime saklamam bencillik olur.

"jeongin, iyi misin?"

aklıma gelen pek de hoş olmayan anılarım yüzünden çiçeğe bakarken gözlerimin dolduğunu hyunjin'in omzuma dokunmasıyla anladım.

gözümden akıp yanağıma gelen bir damla yaşı parmağıyla silerken kafasını yana eğip "niye ağlıyorsun?" diye sordu ilgiyle.

"teşekkür ederim."

böyle bir tepki beklemediği için şaşırdı fakat belli etmemeye çalışarak "rica ederim..." derken elleri havalandı, sonra aklına gelen şeyle kafasını eğip geri çekti kollarını.

"sorun yok, sarılabiliriz."

tekrar heyecan ve şaşkınlıkla kaldırdı kafasını. ne dediğimi anlamamış gibi kaşlarını kaldırdığında kafa salladım. gülerek bana sardı kollarını, aynı şekilde karşılık verdim. uzun süre çekilmediği için ilk ayrılan ben oldum. bu sarılmayı annemin yerine teşekkür olarak vardim, eğer elinde orkideden başka çiçek olsaydı şu an tartışıyor bile olabilirdik.

"neden ağladın?"

"önemi yok. neden geldik buraya?"

dudaklarını birbirine bastırdı. "aslında neden geldiğimizi biliyorsun bence..." dedi kısık çıkan sesiyle.

iç çekerek ona baktım. bıkkın bir ifade vardı yüzümde.

"niye yapıyorsun bunu hyunjin?"

"neyi?"

"kafamı niye karıştırıyorsun? tam sevgili yaptığın için senden ümidimi kesiyorum, sen ilgi göremediğin için bana bildiğin işkence çektiriyorsun. ya da videoyu kaldırmam için..."

"benden ümidini mi kestin?"

"cidden söylediklerimin arasından bunu mu anladın sadece?"

"aşık değil misin yani artık bana?"

entrancing / hyuninWhere stories live. Discover now