47 7 44
                                    

Tam 1 ay geçmişti. Buraya gelmelerinin üzerinden tam 1 ay. Jeongin buraya alışmaya başlasa da Jisung hala tam olarak alışamamıştı. Kral onu cariyesi yaptığından beri oldukça yoruluyordu. Kral onu çok yoruyordu. Neyseki şuan rahattı çünkü kral 2 hafta kadar seo hanedanlığında olacaktı.

Gözlerini ovalaya ovalaya mutfağa girip kendini sandalyelerden birine bıraktı jisung. Kral bugün yola çıkacağı için dün gece boyu onun eşyalarını toplamakla uğraşmıştı. Ekstra olarak kral'ın farklı istekleride olmuştu. Bu yüzden hala uykusu fazlaca vardı. Esneyerek biraz gerindi ve biraz ilerisinde duran arkadaşlarına doğru seslendi.

"Günaydın."

Sohbet eden ikilinin bakışları uykulu çocuğa dönünce hafifçe gülerek karşılık verdiler. "Uyanmasaydın kanka?" Jisung, jeongin'in konuşmasına göz devirip yongbok'a havadan bir öpücük yolladı. Yongbok jisung'un bu hareketine gülerek tezgahta duran bardak dolusu suyu ona uzattı.

"Al iç kendine gel. Merak etme bugünden sonra rahatça istihbarat edersin."

Jisung uzatılan bardağı alarak tek seferde kafasına dikti. Yongbok'unda dediği gibi bugünden sonra rahatça dinlenebilirdi. Bardağı önündeki masaya koyarak derin bir nefes aldı. Artık bir siktirip gitsede uyusam.

"Jisung! Kral seni çağırıyor!"

Üçüsününde gözleri kapının girişinden bağıran çırağa çevrildi. Jisung söylene söylene ayağa kalktı ve arkadaşlarına kısa bi bakış attı. Ardından el sallayıp hızlıca mutfaktan ayrıldı. O sırada ise içinden kendini avutuyordu.

Birkaç saniye sonra kralın odasının önüne vardı. Muhafızlardan biri onu fark edince kapıyı açtı ve jisung'un girmesine izin verdi. Jisung içeri girdikten sonra odaya kısa bir bakış atıp ardından kral'a döndü.

"Beni emretmişsiniz kral'ım."

Baş selamı vererek kurduğu cümleye karşı Kral, bir süre karşısındaki yorgun olduğu her halinden belli olan çocuğu izledi. Kendiside onu çok yorduğunun farkındaydı. Fakat hala tam olarak güvenemiyordu. Ne kadar saraya ilk geldiği gün onu cariyesi yapsa da içinde hala kuşkuları vardı. Bu yüzden yanından hiç ayırmıyordu.

"Giyimlerimi hazırla."

Kralın sonunda konuşması ile jisung tekrardan bir baş selamı daha verip odada bulunan dolaba doğru ilerledi. Evet, Jisung giydiriyordu kralı. her ne kadar saçma olsada buda cariyelerin yaptığı bir görevdi.

Dolaptan çıkardığı hanboku yatağın üstüne bıraktı ve krala taraf döndü. Kral  derin bir nefes alarak oturduğu yerden ayaklandı. Jisunga doğru yaklaştı ve çocuğun işini yapmasını bekledi. Utanıyordu jisung. Her ne kadar işi bu olsada utancına söz geçiremiyordu. Çoktan yanakları al al olmuştu bile. Yutkunarak kendiside krala yaklaşıp giyinmesine yardım etmeye başladı. Orospu çocuğu kendisi giyinemiyor sanki.

Bir süre sonra son olarak dış giyimi kalınca jisung, yataktaki kıyafeti eline alıp kralın arkasına geçti. Kıyafeti kralın omuzlarına bırakıp tekrardan önüne geldi ve iplerini bağlamaya başladı. Birbirlerine çok yakın duruyorlardı şuan. Kral, utanmadan önündeki çocuğu baştan aşağı süzerken, jisung ise kral ile göz göze gelmemek için çabalıyordu. Hem bu devir için ayıp olarak görülüyordu. Hemde jisung utanıyordu.

Jisung son düğümü atarak sıkılaştırmak amacıyla tuttuğu düğümlerden birini kendine doğru çekti. Tabii yaptığı şeyden anından pişman olmuştu. çünkü şuan kral ile burun burunaydılar. Jisung şaşkınlıkla kralın gözlerine bakarken kral ise hipnoz olmuş gibi asla isfitini bozmuyordu. O an birşey oldu. Jisung kalbinin ritminin değiştiğini hissetmişti. Eş zamanla heyecanının da arttığını hissederken ne yapacağını şaşırdı. Sadece krala bakıyordu dosdoğru. Neden birden böyle olmuştu. Ne oluyordu şuan? Yanaklarına kanın pompalandığını hissederken yutkunarak dudaklarını birbirine bastırdı. Hayır hoşlanmadım bu durumdan hayır.

Don't you think the moon is beautiful? | MinSung Where stories live. Discover now