Dolu gözlerimi ona çevirmemeye çalışarak yere eğilecektim ki bileklerimden tutup sert bir hareketle sırtımın duvarla buluşmasını sağladı. Sırtım acımamıştı. Fakat beni daha çok tuhaf hissettiren şey şu an önünde boxerım dışında çıplak olmamdı.

"Ne yaptığını sanıyorsun?" Diye tedirgince sordum. Yüz hatları o kadar sertti ki... Bakmak korktumuştu beni ilk defa.

"Sikeyim... Asıl sen ne yapıyorsun Jungkook? Kafandan ne geçiyor? Gidecek miydin gerçekten?" Kaşlarını kaldırıp sorduğunda gerçekten de gözleri olabildiğince koyu bir hal almıştı. Bileklerimi sıkmasa da kurtulamayacağım kadar sağlam tutuyordu.

"Evet, evet gideceğim. Beni istemiyorsan seni zorlayamam Taehyung." Dediklerimden yaklaşık birkaç saniye sonra yüzündeki alaylı sırıtış neye işaretti bilmiyordum. Fakat dolu gözlerimdeki yaşlar akmak için can atıyordu.

Alaycı gülüşünün hemen ardından yüzünü sert bir ifade bürüdü. Ve içime doğan cesaretle şunu da ekledim.

"Demek ki içimizdeki arzu da tek tarflıymı-" dediklerimi tamamlama izin vermeden dudaklarını ağzımda o kadar sert bir şekilde hissetmiştim ki. Aniden nutkum tutulmuştu. Ellerimi duvara daha da sert biçimde yasladı. Alt dudağımı resmen dişleri arasında ısırdı. Dayanamayarak inledim ağzına doğru.

Ağzımla kendi dudakları arasında bir ıslaklık köprüsü oluşturarak geri çekildi. Sessiz ama bir o kadar soğuk bir şekilde konuştu.

"Sakın. Sakın Jungkook. İçim sana olan arzumla alev alev yanarken bunu bir daha söyleyeyim deme." O kadar sert yutkundum ki boğazımdan bir yumru aşağı indi.

"O zaman kanıtlasana Taehyung. Madem beni arzuluyorsun. Kanıtla." Sadece bir gün sonra bu konuşmayı hatırlayıp utançtan kıvranacağımı biliyordum. Ama şu an umrumda bile değildi.

Elleri, bileklerimden ayrılıp belimin hizasından kalçalarımı buldu. O kadar sert bir şekilde kavradı ki inlememi tutmak için zor durdum. Parmakları sadece incecik bir kumaş üstünden dolgunluklarımı okşuyordu.

"Sen insana kafayı yedirtirsin Jungkook. Şu incecik belin, sıcacık ağzın, bembeyaz tenin, dolgun kalçaların... Siktir, ulaşılması en zor olan şeysin. Fakat şanslıyım. Çünkü benimsin. Her şeyinle benimsin." Kendini bana daha çok yasladığında alt taraflarımdaki sızı arttı. Onu tekrar kalçamın altında hissetmek istiyordum.

Bu sefer elleri ani bir hareketle uyluklarıma uzandı ve beni kucağına aldı. Refleks olarak bacaklarımı beline doladım. Erkekliğim, o ve vücudumun arasında sıkışıyordu.

Elleri tekrar kalçama ulaştığında yavaşça okşaması vücudumu baştan sona titretti. Beni huylandırmış, bir o kadar da zevk vermişti.

"Ahmm" ağzımdan ufak bir inleme çıkardım dayanamayıp.

"Ve şimdi Jungkook, tıpkı senin de istediğin gibi doruklara çıkartacağım seni. Fakat emin ol ki bundan geri dönmeyeceğim. Kendimi durduramam. O yüzden şimdi soruyorum. Bunu istiyor musun, benimle bir ilişki yaşamak istiyor musun?" O kalçalarımı okşarken kendimde bile değildim. Başımı hızla sallamakla yetindim.

"E-evet. Lütfen. İstiyorum bunu. Çok istiyorum." Dememle tekrar dudaklarıma yapışması bir oldu. Ben kucağındayken yönünü değiştirip yatağa ilerledi. Ve bedenimi yatağa uzandırdı. Çarşafın soğukluğu çıplak sırtımda buz etkisi yaratmıştı. Bedenimdeki elektriklenmeyi hissettim.

Bileklerimi tıpkı az önce duvara yaptığı gibi bu sefer yatağa kafamın üstünden sabitlediğinde ellerimi oynatma şansım kalmamıştı bile. Oldukça savunmasızdım.

 Kiss Thief ~ TaekookWhere stories live. Discover now