"konser ve dudaklar"

7.3K 661 500
                                    

Selammm

Medya: lana del rey, diet mountain dew

+++++

"Tamam Jungkook, bu kadar heyecanlanma." Hoseok hyungum ne derse desin içimde inanılmaz bir heyecan, bastıramadığım utanç duygusuyla odamda hızla dört dönüyordum. Evet, Taehyung'un konser davetini kabuk etmiş ve taa dünden ne giyeceğimi hazırlamış, şimdi ise beni almaya gelmesini bekliyordum. Beni arabasıyla alacaktı. 

Neden bu kadar heyecan yaptığımın farkında bile değildim. Fakat bildiğim tek şey Taehyung ile birlikte yaptığımız her şey titreyecek kadar heyecanlanmama neden oluyordu. Ne zamandan beri hayatımda böyle bir yer edindiğini bilmesem de geldiğim durum çok açıktı. Taehyung benim kalp ritims bozukluğumun en büyük etkeniydi. 

"Jungkook, beni dinliyor musun sen bakayım? Artık kendi kendi kendine odada tur atmayı bırak da otur. Ne var bu kadar strese girecek?" Ne mi var? Tanrım, bunu ben de bilmiyordum ki. 

Hyungumun son uyarısıyla artık oturmam gerektiğini farkettim. Hemen Hoseok'un yanına, yatağımın ucuna oturdum. Gerçekten büyük bir stres altındayım. Taehyung beni arayıp akşam 9 gibi geleceğini söylemişti. Yaklaşık 10 dakika gibi bir süre vardı gelmesine. 

"Of Hoşik, ben gerçekten.... Kalbim çok hızlı atıyor. Neden böyle oldu inan bilmiyorum." Elim istemsizce kalbime gittiğinde gerçekten de ne kadar hızlı attığını farkettim. Eğer şimdiden böyleysem o geldiğinde ne olacaktı acaba?

Hoseok benim tepkilerimi komik bulmuş olacak ki seslice kıkırdadı. 

"Tanrım, seni bazen yiyesim geliyor. Yanakların kızarmış tavşanım." Ellerini yanağımın iki yanına yerleştirip sıktığında ofladım. Bunu sürekli yapıyordu. Ve sıkıntı şu ki ben her geçen saniye daha da heyecanlanmaya ve kızarmaya devam ediyordum. 

"Of hyung of." Yanaklarımı sıkmayı bıraktığında tekrar telefonumdan saate baktım. Az kalmış olmalıydı. Hızla ayaklandığımda Çok da geniş olmayan boy aynamın önüne geçtim. Yüzüme ve üzerime giydiklerime göz gezdirdim. Öyle tam konserlik denecek seviyede mükemmel kıyafetlerim yoktu evet. Fakat yine de dolabımdan en güzel kıyafetlerimi seçmeye çalışmıştım. 

Altıma oldukça klasik fakat çok hoş duran mavi, yırtıklı bir momjean giymiştim. Geniş ve rahattı. Bence güzeldi. Üzerime ise havanın çok soğuk olmamasından kaynaklı birazcık kısa, yaklaşık pantolonumun kemer kısmına gelen, üzerinde ironman baskılı beyaz bir tişort giymiştim. Ve yine annemin ısrarıyla pembeye çalan renkte hırkamı giymiştim. Siyah da bir çanta almıştım. 

Kıyafetlerim ne kadar yeterliydi bilmiyordum. Fakat daha çok oyalanmadan tipime  baktım. Pembe ve düz saçlarımı normal bırakmıştım. Sürekli kuruyan dudaklarıma böğürtlenli lipbalmımı sürmüştüm. Ve her şeye rağmen yanıma almıştım. 

Arkamı döndüm. 

"Hyung, sence üstümdekiler iyi-" Sözlerimi bölen telefonumun zil sesi olmuştu. Telaşla cebimden çıkardığımda gözlerim şokla açıldı. 

"Taehyung arıyor!" Elim ayağım birbirne girmeden hemen cevapladım aramasını. 

"A-Alo" sesimin titremesine engel olamasam da zar zor konuştum. Ardından Taehyung cevap verdi.

"Jungkook, ne yaptın? Hazır mısın? Yoksa değil misin?" direkt yönelttiği soruyla bir saniye bile beklemeden cevap verdim. Hyungum ise bizim konuşmamıza odaklanmıştı. 

"Ihmm, şey Taehyung. Ben hazırım. Ama daha beklemem gerekiyorsa beklerim. Acele etmene gerek yo-"

"Kapınızın önündeyim Jungkook." Sözleriyle ikinci bir şoka uğrarken bir korna sesi kulaklarımı doldurdu. Adımlarım hızla pencerimin önüne getirdiğimde perdemi kenara ittirdim. Ah, gerçekten de gelmişti. Bana arabasının içinden el sallıyordu. 

 Kiss Thief ~ TaekookWhere stories live. Discover now