Elıys Kan dolmuş gözlerle onlara baktı:

"Bulun onu, ölü yada diri bulun!"

Sabahın kör vaktinde prensesin neden yana yakıla Eboyani'yi arattığına kimse bir anlam veremiyordu. Sarayın her köşesi didik didik aranıyorken, Generalin gidebileceği her yer sorgulandı. Ne yazık ki Eboyani'nin nerede olunabileceği hakkında, hiç kimsenin en ufak bir fikiri yoktu. Elıys, Eboyani'nin öldüğünü biliyordu, yinede bir umut hissettiği şeyin kötü bir kabustan ibaret olduğunu düşünmek istiyordu. Elıys'ın panik ve telaşı kralın kulağına kadar gitmişti. Onu huzuruna çağırtarak, neden bu denli telaş yaptığını sordu:

"General kayıp efendim. Nerede olduğunu kimseler bilmiyor"

Babası rahat tavrıyla kızını teskin edercesine:

"Sorun nedir Elıys? Eboyani İlk defa ortalardan kaybolmuyor. O etkin bir devlet üyesi ve mutlaka diplomatik sıradan bir ziyaret için bir yerlere gitmiştir. Onun her hareketini sorgulayamayız"

Elıys babasının söylemlerine karşın:

"Hayır kralım, bu defa öyle bir durum söz konusu değil. Eboyani asla haber vermeden ortalardan kaybolmaz!"

Kral muzip bir ifade ile gülümsedi.

"Evet, General Eboyani kaybolmaz ama aşık bir adam kaybolur"

Kral kızını teskin ederek, onu rahatlatmaya çalışıyordu. Kral Alagos zeki biri olduğundan Eboyani'deki değişikliği farketmişti. Akşamları yapılan davetlerde onu sık sık bayan Floran ile gülüşürken görüyordu. Elıys ne hissettiğini biliyordu ve bunu babasına asla izah edemezdi. Derhal babasının yanından ayrılarak, bayan Floran ve kızlarının huzura getirilmesini emretti.
Muhafızlar bir süre araştırdıktan sonra bayan Floran ve kızlarınında sarayda olmadığını kendisine ilettiler. Prenses bunu duyar duymaz kimselere birşey söylemeden atına atladı ve tozu dumana katarak saraydan ayrıldı.
Uzun bir süre yol aldıktan sonra birinin aynı süratle onu takip ettiğini farketti. Efirus'u yavaşlatarak gelen kişiyi beklemeye koyuldu. Kısa bir aranın ardından onu takip eden kişinin subay Langord olduğunu gördü.
Prenses üzgün vede öfkeliydi.
Langord tamamen yaklaşınca Elıys hırs ile seslendi:

"Neden beni takip ediyorsun!?"

Langord atının üstünden dahi inmeden:

"Sizi takip etmiyorum efendim! Sizinle geliyorum!"

Elıys telaşlıydı ve Langord ile uğraşacak vakti yoktu. Tekrardan hızla yoluna devam etti. Langord prensesin nereye gittiğini bilmeden onu yeniden takibe koyuldu. At üstünde beş saatlik aralıksız bir yolculuğun ardından, Rapinay şehrine ulaşmıştılar. Elıys, Efirus ile şehrin orta yerinde sorgulayan gözlerle geziniyordu. Atından inerek etrafı kolacan ediyordu ki mahiyeti ile ile gezen ve soylu olduğu her halinden belli olan adama sokuldu.

"Floran! Rapitan'lı Floran nerede!"

Adam inanılmaz derecede kibirliydi ve karşısında duran kişinin kim olduğundan bihaberdi. Adam yüzüne bakmaya tenezzül dahi etmeden başını çevirerek ardında duran onlarca hizmetkar ve korumalarına baktı. Elıys gergin ve öfkeliydi adamı yakasından kavrayarak:

"Sana Floran'ın nerede olduğunu sordum!"

Adam bu saygısızlık karşısında prensesin iki elini tutarak hızla geri itti.

"Sende kim sin!? Nasıl bana dokunma cürretini gösteriyorsun!?"

Elıys kızgındı ve adam bunu bilmiyordu. Kolunu adamın boynuna dayadı ve yüzünü ardında gezen hizmetkarlarına çevirip belinden çıkardığı bıçak ile boynunu oracıkta kesti. İnsanlar şaşkınlık içerisinde ona bakıyordu. Adamın muhafızları kılıclarını çıkararak Elıys'ın etrafını bir bir sarmaya başladı. Elıys kolunda ölen adama aldırış dahi etmeden haykırmaya başladı.

ELIYS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin