İLK ADIM

2.5K 155 48
                                    

Korku kişinin en büyük düşmanıdır. Ya yeneceksin, ya da boyun eğeceksin. Kazanırsan hayatta kalırsın. Ama kaybedersen, yaşadığın sürece seni hergün biraz daha içine çeker. Sonra bir bakmışsın dipsiz bir kuyunun karanlık hiçliğinde kaybolup gitmişsin.

Evet, Kenan ölmüştü.
Evlerinin hemen önündeki, büyük çam ağacında boynundan asılı bir halde bulunmuştu.
Göğsüne yapıştırdığı bir intihar mektubuyla kendi canına kıymıştı. En azından kriminal ekibinin söylediği buydu.

Adli tıp raporuna göre, cinayete dair en ufak bir bulguya rastlanmamıştı. Ne bir deri örneği, ne de herhangi bir zorlama. Üstelik evleri kamera sistemiyle 7/24 gözetleniyordu. Cinayet masası ekiplerinin şüphelendiği iki konu vardı. Birincisi, o gece tüm kameralar neden devre dışı bırakılmıştı? İkincisi ise, neden sol el parmaklarının kırık olduğuydu. Elbette intihar mektupuda araştırılmış, her ayrıntısına kadar incelenmişti. Mektup kendi el yazısıyla yazılmıştı. Üstelik mektuptaki harfler ve yazıların bütünlüğünü inceleyen ekip, harflerin yazım şeklinden yola çıkarak gayet sakin, bilinci açık ve kendinden emin bir ruh haliyle yazıldığını ifade etmişlerdi.

Korku, zorlama ya da endişe olması durumunda, yazılarda kayma ya da elinin titremesi halinde yazım hatası olabileceğini açıklamışlardı.

Muktupta ise şunlar yazılıydı:

"Günahlarımın ağırlığını taşıyamıyorum. İyi biri olmak için çok uğraştım, ama olmadı. Bir çok insanın canını yaktım. Ölüm benim için en iyisi. Elveda"

Evet tam olarak yazılan bu sözlermiş. Adli tıp hiçbir şüpheye yer kalmadan tamamen intihar vakası olduğu konusunda hem fikirdi. Raporlarınıda zaten bu yönde karar vererek imzalamıştılar. Ve dosyayı tamamen bir daha açılmama üzere kapattılar.

Ama bu intihar asla akla yatkın bir durum gibi gelmiyordu bana. Neden intihar etsin ki? Kenan'ı iyi tanırdım, asla canına kıyacak biri değildi. Hele de bıraktığı not, onun kalemi olamazdı. Hayır hayır doğru gitmeyen birşeyler var. Bundan adım kadar eminim. Biri onu öldürmüştü hem de tüm aile bireyleri evdeyken. Nasıl olurda hiç birinin ruhu bile duymaz. Koca adamı bahçeye asacaklar ve en ufak bir ses olmayacak. Bu mümkün mü?

İtiraf etmeliyim ki ilk ölüm haberini duyduğum anda, bunu Tuğrul'un yaptığına yemin edebilirdim. Ama sonradan düşündüğümde, Tuğrul'un o gece sabaha kadar benimle konuştuğuydu.
Raporlar ne derse desin, kimse beni intihar ettiği gerçeğine inandıramaz. Kim bilir belkide başka düşmanları vardı. Evet her ne kadar zamanlama biraz manidar olsa da bu korkunç tesadüf beni düşündürüyordu.

Aylin Kenan'ın ani ölümüyle per perişandı. Zaten kötü ruh hali iyiden iyiye bozulmuştu. Sürekli olarak ağlıyor, kendisini tamamen odasına kapatıyordu. Kenan için üzüldüğümü söyleyemem ama Aylin adına çok üzülüyordum.

Mete sık sık eve geliyor, bizi teselli etmeye çalışıyordu. Tuğrul ise benimle sürekli telefonda konuşup, herşeyin yolunda olup olmadığını öğrenmek istiyordu.
Kenan, Tuğrul'un umurunda bile değildi. Onun için düğünü ertelemenin bir anlamı yoktu. Aslında derdi düğün falan değildi. Onu tek ilgilendiren şey benim bir an önce karısı olmamdı. Neden bu kadar aceleci davrandığını anlamıyordum.

Beni arayarak akşam saat tam 21 de beni alacağını ve birlikte yemeğe çıkmamız, düğünle alakalı bazı detayları görüşmek istediğinden söz etti. Bunun iyi olacağını düşündüm. Belki de Aylin'nin içinde bulunduğu durumdan ötürü düğünü biraz erteletebilirdim.

Akşam olmuş tam da saat 21 de kapıda hazır bekliyordu. Hemen üstüme birşeyler giyerek çıktım. Beni kapıda gördüğü an nasılda mutlu olmuştu. Hemen arabasının kapısını açarak binmeme yardımcı olduktan sonra direksiyonun başına geçti. Gerçekten çok mutluydu. Onu ilk defa böyle mutlu ve neşeli görüyordum.

ELIYS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin