13. BÖLÜM

50 5 73
                                    

O dakikadan sonra hemen otele döndük. Bavullarımızı topladık. Eylüller ile vedalaştık ve uçağa bindik. Uçak biletini havaalanına giderken almıştı Ayberk. Şanslı olmalıydık ki yaklaşık bir saat sonraya uçuş vardı.

Türkiye'ye geri döndük...

Hande Hanım'ın cenazesi yapıldı. Arel, yıkılmamıştı ama ayakta da değildi. Yorgun ve canı yanıyordu.

Evde ada masaya oturmuş bomboş oturuyorduk. Miray, Ayberk, Arel ve ben..

Geriye 4 kişi kalmıştık...

Buğra'nın yokluğu gerçekten çok fazla fark ediyordu. Arel ile ikisi tüm işlerin üstesinden geliyorlardı. Şimdi tüm işlerin yükü Arel'in omzuna yüklenmişti. Ayberk, önceki kadar enerjik değildi. Elinden geleni yaptığını görüyordum. Ama bu onun için yetmiyordu. Miray, desen.... Ona aşıktı. Sevdiği adamı kaybetmişti. Kendini işini yaparak meşgul etmeye çalışıyordu. Ben... Ben ise hepsinin yanında olup destek vermeye çalışıyordum. Elimden başka hiçbir şey gelmiyordu çünkü.

Her birimizin canı yanıyordu ama devam etmek zorundaydık.. Hayat devam ediyordu.

-2 gün sonra

Ali ile dükkanın eksiklerini almak için markete gitmiştik. İkimizin de elinde ikişer tane poşet vardı. Dükkana doğru yavaş yavaş yürüdük. Yol boyunca gelecek hayallerinden bahsedip durdu. 2 ay sonra yeniden Amerika'ya gidecekti. Bu sefer beni de götürmek istediğini sürekli dile getiriyordu. Ama durumlar bu haldeyken onunla gidebileceğimi düşünmüyordum. Arel'in bana ihtiyacı vardı.

Amerika'da yapacaklarından bahsederken keyifle onu dinliyordum. Amerika'yı çok seviyordu ve her gitmeden önce aynı heyecanı yaşıyordu. Bu beni de mutlu ediyordu.

Birden yanımızdan biri hızla motorla geçti. Kaldırımda motor niye sürer ki insan?! Ali, bana çarpmasın diye sol tarafına aldı. O anlık reflekse elindeki poşetler yere düştü. Kendisi de dengesini koruyamadı ve yola doğru geriledi. Tam düşeceği sırada dengesi buldu.

Dengesini bulmasıyla bir araba tarafından çarpılması bir oldu. Elimdeki tüm poşetler yere düştü. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Sadece "Ali!" diye bağırdım.

Ellerim, bacaklarım deli gibi titremeye başladı. Çarpan araba, hiçbir şey olmamış gibi kaçıp gitmişti. Ali, yerde kanlar içinde yatarken koşarak yanına vardım. Başını, bacaklarıma koydum. Saçlarını okşamaya başladım.

"Ambulansı arayın!" diye etrafımızda toplanan insanlara bağırdım. Hemen ambulansı arayıp durumdan bahsettiler.

Ağlarken Ali'nin zar zor gözlerini açık tuttuğunu gördüm. "Ali, bir şey olmayacak." deyip yanağını okşadım. Burnumu içime çektim.

"Korkma, yanındayım." dediğimde dudakları yukarı doğru kıvrıldı.

"Korkan kişi sensin sanki.."

Dudaklarım titredi. "Lütfen beni bırakma Ali..."

Gözlerini yavaşça kapatıp açtı. İşaret parmağının ucuyla kalbimin üzerine dokundu. "Ben hep seninleyim güzelim." dediğinde hıçkırarak ağlamaya başladım.

"Ali!"

Kollarımın arasında bedeni giderek ağırlaşıyordu. Kendini yavaş yavaş bırakıyordu.

Gülümsedi.
Gülümsedim.

Gülümsemeye çalıştım...

Gözlerinin yavaşça kapanmasıyla başının yana düşmesi bir oldu. Avazım çıktığı kadar bağırdım. "Hayır! Ali!"

BENİM DENİZİMWhere stories live. Discover now