[03]

622 95 78
                                        



જ⁀➴

Zihnimin her daim ev sahipliği yaptığı şüphe duygusu, bir saniyeliğine terk etse orayı.. Bu sonumu getirmek için yeterli olur mu?

Tetikteydim.. Gece boyu tetikte olmuştum ama nasıl şu an..

Donup kalmamın yanı sıra omzumda asılı duran tüfeğe bile uzanamıyordum çünkü başımın arkasına dayanmış bir namlu varken ellerim iki yanda havada asılı kalmıştı.

"Tuzak.." mırıldanırken yaşadığım farkındalık içime bir ateş düşürmüştü. İki adam ve bir kadın vardı anladığım kadarıyla. Adamlardan biri el çırparak yanıma geldiğinde diğerinin arkamda dikildiğini başıma değen namludan hissedebiliyordum. Karşımdaki sürtük ise kahkaha atarak oturduğu yerden kalkmış ve ellerini silkeleyerek duvara yaslanmıştı. Sinema izler gibi izliyordu sanki.

"Oltaya ne gelse kâr diye düşünmüştük.." karşımda dikilen adamın ağzı kamuflaj desenli bir bez paçasıyla örtülüydü bu nedene sadece gözlerini görebiliyordum. "Ama şu işe bak, bu beklediğimizden kat kat daha iyi."

Felix'le on beş dakika sonrası için anlaşmıştık ama onları oyalasam bile bu labirent gibi köyde Lix'in beni bulması imkansızdı. Kaçmalıydım... Oyalamak manasızdı, bu piçleri kendim gebertmeliydim.

"Orospu çocukları.." Bakışlarımı karşımdaki kuzeyliye doğrultup sırıttım. "Ne yapacaksınız? Beni öldürecek misiniz?"

"Amacımız bu değil Binbaşı." Karşımdaki asker kollarını göğsünde birleştirirken sıktığım dişlerimin arasından konuştum.

"Binbaşı olduğumu biliyorsun demek... Kimi tehdit ettiğinizin farkında değilsiniz. Yaptığınız yanlış, durum zaten aleyhinizeyken bir de üstüne ne eklemeye çalışıyorsunuz? Savaş mı çıkarmaya çalışıyorsunuz!? Amacınız ne!?"

"Sakin ol Binbaşı... Seni öldürmeyeceğiz, ama sen aksi için uğraşırsan dışarıda ufak bir ses için tetikte bekleyen bir bölük var. Pek yararına olmaz."

Plan yapmaya çalıştıkça stresim artıyor, beynim bulanıyordu. Yine de yeterince vakit kazandığımı düşünürken mırıldanmadan önce dudaklarımı istemsiz bir sırıtış bulmuştu.

"O zaman sanırım sessiz halletmem gerekecek."

Bir bacağımla arkama doğru tekme savururken hızla başımı namludan ayırmış ve ateş etmemesi için tekmemle iki büklüm olan admın eline yönelmiştim. Bir anda ortalık karışırken karşımda duran adam hızla silahına atılmıştı, bu sırada tekne savurduğum adamın elindeki silahı güç bela alıp pozisyonu tam tersine çevirdim. Elimdeki silah adamı gösterirken aynı zamanda onu siper eder gibi önümde tutuyordum, karşımdaki silahı tutan elleri titreyen adam ne yapacağını bilemezken ufak bir kahkaha attım.

"Yaklaşma!"

Birkaç adım atarken adamın adeta eli ayağına karışmıştı ve bu bana daha çok zevk veriyordu. İki aptal kuzeyli olarak bir binbaşını fazla hafife aldıklarına oldukça emindim bu sayede.

"Yaklaşma dedim, vururum!"

Yüzümdeki gülümseme büyürken adımlarım yavaşladı ve aniden önümde siper ettiğim askeri diğerinin üzerine fırlattım. Karşımdaki adam ona çarpanla birlikte afallayıp sendelerken durumdan istifade diğer tarafa doğru hızla birkaç adım atmış, duvarın dibindeki masadan destek alarak zıplamış tekmemi en öndekinin kafasına geçirmiştim. O asker diğerinin üzerinde düşerken kafaları birbirine çarpmış ve diğeriyle beraber yere yığılmıştı.

Nefes nefese kaldığımdan hızlanan kesik soluklarımın arasından derin bir nefes verdim. Terlemiştim ve bunda adrenalinin de oldukça büyün bir etkisi vardı. Kuzeyli askerlerden biri bilincini kaybederken altta kalanın bir eliyle tabancaya uzanmaya çalıştığını fark ettim. Bu dudağımın kenarının kıvrılmasına sebep olurken yarım ağız gülümsedim ve eline doğru birkaç adım attım. "Aptallar."

fatal flaws  ➵ ◛ °minsung √Where stories live. Discover now