8-Benim malım

52 10 18
                                    

-01.11-

"Taşıdığın için teşekkürler. Sevgilin özlemiştir gitsen iyi olur." 

Taehyung sadece bakmakla yetinmişti. Duygularından emin değildi.

"Uyuyordur şimdi önemi yok."

"Ahh, ajusshi! Sevgilim olsa onu asla yalnız bırakmazdım!"

"Sen her şeye karışır mısın böyle?"

Jiwoon göz devirdikten sonra Seokjin'e odasını göstermek için koluna girip sürüklemeye başladı merdivene doğru. Taehyung da onları takip ederken telefonunu sessize almak zorunda kaldı. Noon 20 kere arıyordu.

"İşte burası hyung!"

"Teşekkür ederim ji!" 

Kendi hazırladığı oda aklına gelince güldü Taehyung.

"Ben daha güzelini yapmıştım."

"Sen onu dinleme! Mükemmel olmuş."

"Beğenmene sevindim. Sen odaya göz gezdir yerleştireceğin eşyaları ayarla hem alışmış olursun. Ben de yemek yapayım."

"Gece gece zahmet etme-"

"Ne zahmeti hyung? Hemen hazırlarım." 

"Güzel. Sen git yemek yap benim Seokjin ile konuşacaklarım var." 

"Cidden çok garipsin ajusshi. Kırıldım."

"Sağol."

Jiwoon kapıyı kapatıp çıkınca yutkundu Seokjin. Odanın detaylarıyla ilgilenirken Taehyung da onu takip ediyordu.

"Beni takip etme. Otur bir yere."

"Küs müyüz?"

"Bu sorular nereden çıkıyor? Küs değiliz." 

"Yüzüme neden bakmıyorsun o halde?"

Seokjin gülümseyerek arkasını döndü. 

"Bakmıyor muyum?"

"Sargıları aç."

"Ne?"

"Yarana bakacağım aç."

"Gerek yok." 

Kollarından tutup yatağa oturttuktan sonra karşısına oturup dikkatlice açmaya başladı sargıları. Çizik ve kızarıklıkları gördükçe canı yanıyordu. 

"Neden oluyor bunlar?"

"Parmaklarımı çok fazla bastırınca tırnaklarım içeri batıyor bazen. Ya da çok yorulduğumda farkında olmadan çiziyorum elimi."

"Nasıl yani? Bilincin yerinde olmuyor mu?"

"Evet."

Ceketinin cebinden çıkardığı kremi iyice yedirdikten sonra sargı beziyle sardı yaralarını.

"Doğrusu en başında beni çağırmaman üzdü."

"Neden?"

"İlk tanıştığımız günlerde sen benim yaralarımı sarmak için izin istemiştin. Benden de yardım istemeni bekledim hep." 

"Özür dilerim."

"Seni özlemişim.."

Seokjin gözlerinin içine bakarak yalan söyleyip söylemediğini anlamaya çalışıyordu.

"Ben de."

"Şüphe mi duydun?"

"Ne?"

"Yalan söylemiyorum Seokjin. Sana hiç yalan söylemedim."

"Bunu biliyorum. Telefonun çalıyor bak istersen."

"Sanırım gitmeliyim. Noon 30 kere aramış."

"Peki."

Kapıdan çıkacakken durdu Taehyung.

"Seokjin."

"Hım?"

"Ne zaman istersen o zaman yanında olurum." 

Son kez gülümsedi ve çıktı evden. 

"Her zaman yanımda olacaksın Taehyung."

Telefonundaki 30 cevapsız çağrı endişelendirmişti Taehyung'u.
Arabasıyla son hızda giderken eve varabilmişti sonunda. İçeri girip seslendiğinde hiçbir ses yoktu.

"Noon! Neredesin?!"

Bütün odaları aradıktan sonra küçük masanın üzerindeki kağıt dikkatini çekti.

"Çok önemli bir işim çıktı. Yarın geleceğim. Özür dilerim bebeğim. 
-noon" 

"Sikeyim bu ne böyle?"

Telefonunu arasa da sürekli meşgule atıyordu.
Birkaç dakika düşündükten sonra arkadaşlarını aramak geldi aklına.

~

"Seokjin hyung! Namjoon geldi!"

Seokjin sevinçle odasından çıkmış merdivenlere ilerlemişti.

"Şu ilerideki odada seni bekliyorlar."

"Teşekkür ederim Woon."

Derin bir nefes alarak girdiği odanın kapısını kapattı yavaşça. Ses tonunu değiştirdi tanınmaması için.

"Sonunda geldin."

"Onu güzellik uykusundan uyandırmak biraz zor oldu."

"Gerçekten güzel biri. Ancak benim olanı paylaşmak gibi bir huyum yok.. Bu geceden itibaren benim malım." 

"Beni böyle bir iş için arayacağını hiç düşünmezdim."

"Zorunda kaldım diyelim."

Seokjin gülümseyerek karşısındaki kişinin ağzındaki ipi çözüp birkaç adım geri çekildi. 

"Selam, Noon."

☆☆
Ben ne yazıyorum diye hiç düşünmüyor mu bu yazar🗿

Broken-TaeJinNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ