Bölüm 50(2): Özgür

En başından başla
                                    

Nehrin suyu berrak değil, bulanmış pislikle, kanla.

Jimin'in kanıyla.

Bir adım attı geriye, yeni ayaklanan bir ceylan gibi sendeledi. Kendi kulaklarına dahi zor ulaşan bir fısıltı kaçtı dudaklarından, dengesini bulabilmek için salladı ellerini eteklerinin ucunda. Bakıştığı gözlerin ona doğru bir adım attığını gördüğünde...

Kaçtı.

Arkasına dahi bakmadan, acılarını gerisinde bırakarak, her şeyin bir kabus olmasını dileyerek... Lakin, tenini yarıp geçen kurumuş dallar, bu nemli, soğuk hava bedenini bir yılan gibi kıskıvrak sararken nasıl hayal olabilirdi ki her şey? Ormanın uğultusu kulağında, binlerce ses kafasında, o tek birisini duydu.

Medusa.

Çığlık attı.

Yere kapaklandı.

Üstü başı, avuçlarının içi, dizleri çamur oldu. Hava, onun sözcüsü oldu da inci tanelerini sakladı, onun yerine haykırdı, indirdi sicimle gözyaşlarını. Balçık gibi oldu toprak, kalkmak istediğinde avuçlarından kaydı, yanağını sürttü. Bir hareketlilik hissetti uzaktan, açtı gözlerini korkuyla.

Jungkook'u gördü.

Kalbi tekledi.

Ona koştuğunu gördüğünde hızla ayaklandı, yakalanma ihtimaliyle karnı kasıldı. Bir ayakkabısı onu yarı yolda bıraktı, sonra diğeri... Saçlarını yalayıp geçen parmakları, onların savurduğu havayı hissettiğinde bile korkuyla haykırdı. Ayağının altından kayıp giden çamur, arkasında, varını yoğunu onu yakalamak için ortaya koyan adam, çalılara takılıp yırtılan beyaz elbisesi... Hiçbir şey azaltamadı hızını. Arabasına bir kurtarıcı gibi sığındı, bindiği gibi kapıları kilitledi.

Jungkook camı yumrukladı. "Medusa, aç şu kapıyı!"

Jimin, titreyen bedeniyle başını salladı, gözyaşları, yanaklarında adeta bir su yolu oluşturmuşken, büyük olanın, tanımadığı yüz ifadesiyle iyice korktu. Onun, kendine hakim olmaya çalışıp başaramadığını ,saldırgan hareketlerine masumiyetin maskesini beceriksizce takmaya çalışışını gördükçe kahroldu. "Bebeğim, bebeğim aç kapıyı! Medusa, yemin ederim hiçbir şey düşündüğün gibi değil! Konuşalım sakince. Aç şu siktiğimin kapısını!"

Kapıyı zorladığı, cama yumruklarını indirdiği her bir saniye boynundan yüzüne kıpkırmızı kesildi. Jimin, kontrolden çıkışını, gözlerinin bambaşka bir karalıkta bakışını tüyleri ürpererek izledi, put kesildi. Sonra büyük olanın elinde mavi bir çakı gördü.

Ona mı saplayacaktı?

Hayır.

Jungkook, tekerine doğru hedef aldığında arabayı ne ara çalıştırdığını, ne ara hızla sürdüğünü hiç bilmiyordu. Panikten feri sönmüş gözleri büyük olanın ağaçlara doğru savrulduğunu, sert bir düşüş yaşamasına rağmen onu kovalamaktan vazgeçmediğini gördü. Kaçtı, diğeri içini titretircesine adını haykırdı ancak o, dikiz aynasından silueti yok olana kadar hızla sürdü arabasını. Öfkelenmesi, yıkıp dökmesi gerekirken neden korkuyordu? Neydi bu korkusunun kaynağı? Hayal kırıklığından mı, onun yerine utanışından mı, yoksa kandırılışını sindiremeyişinden mi? Liman diye sığındığı bu kollar şimdi onu diri diri yakarken ne düşünmeli? Allak bullaktı, her bir zerresi acıyla kavrulurken tilkilerini çalıştırmaktan acizdi. Bir günde bin yıl yaşlanmıştı adeta, karşılaştığı görüntü kafasının içinde bozuk bir plak gibi oynadıkça nefesi kesiliyordu.

Bir hıçkırık kaçtı dudaklarından, direksiyonu bir sağa bir sola kırarken nereye geldiği hakkında bir fikri bile yoktu. Zihni, önündeki benzerliği kavrayamayacak kadar bulanıkken yaralı ayakları ılık, Arnavut kaldırımlara değdi. Kapıyı kapattı, gövdesini döndürdü.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bitches and Riches Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin