1. Hayatın Gerçek Anlamı

112 6 2
                                    

Her insan bir kere ölür derlerdi ama kimse bana birini kaybettiğimde tekrar öleceğimi söylememişti. Ben yalnızlıktan yana mı yazılmıştım kadere? Bilmiyorum. Ya da hayat bilerek yapıyordu, benim sevdiklerimi almanın hayatımı zehir edeceğini, travmalar yaratacağını bilerek oynuyordu. Yaşam bundan ibaretti işte insanın tahammül bile edemediği şeyleri bir, bir gözünün önüne sermesiydi. Bir silahın tetiğini çekmeden önce, silahı hedefe doğrultur, nişan alır ve tetiği çekeriz. Bundan sonrası ise ya kabusun olur ya da kendi cehennemin belki kurtuluşun ya da mezarın... Bir insanın içini anlamak onu dış görünüşünden tanımak değildir. İçini bilmedikten sonra dünyanı bile yıkar. Sabahın bir saati, öğlenin geçmişi, gecenin karanlığı olan bir güne açılır insanın gözleri. Herkesin hayatında değişiklikler olur belki hayatının bir kısmında ya da küçümsenen bir anlık saniyede. Normal bir hayata sahip olmayanlar ise değişiklikleri göz ardı edenler olurlar. Çünkü onların hayatı değişikliklerden ibarettir.                                                                                                                                                                                  

Saat kaç bilmiyorum sabaha karşı olmalıydı. Güneş henüz kendini göstermemişti. Başımdaki keskin ağrı beynimi bulandırıyordu. Halsiz bedenimi yataktan kaldırdığımda ayaklarım uyuşmuş, tenim buz gibi olmuştu. Üst kattan gelen müzik sesleri kesilmiş, yan daireden gelen kavga sesleri susmuştu. Alt katımda oturan garip adam belki benimle yaşıt belki benden büyük veya küçüktü çok dikkat etme fırsatım olmadı ama o hep sessizdi. Bu kıyamet gibi olan apartmanın en suskun tarafı da oydu zaten. Banyoya doğru ilerledim fakat ev gerçekten savaş alanı gibiydi. Kağıtlar, not defterim, çizimlerim, kalemlerim ve bir kaç şey. Aynanın karşısına geçtiğimde saçlarım dağılmış, kabarmış vaziyetteydi, gözlerim şiş ve kızarıktı. Ama karşımda duran yine bendim. İçi aynı olan, dışı farklı görünen Aden'dim işte. Önce saçlarımı açtım usulca taradım sadece kabarıklığı gitmesi için.

Daha sonra avucuma gelen bir kaç kahverengi tutamı kenardaki çöpün içine attım. Kendime gelebilmek için yüzüme soğuk suyu çaptım. Birkaç dakika aynadaki bitkin halime baktım, bunu daha fazla sürdürmeyerek ışığı kapattım ve sakin adımlarla banyodan çıktım. Kenarda duran telefonumu aldığımda Dani'den aramalar ve mesajlar vardı artık bunalmaya başlamıştım. Balkona doğru yürüdüm sanırım biraz nefes almaya ihtiyacım vardı kapının kolunu sakince çevirdim sabah saatlerinin soğukluğu tenime çaptığında tenim istemsizce titredi.

 İnsan yalnız kalınca anlıyormuş gerçekten bir şeyleri belki hatıraları, anıları ama en çokta varlığını anlıyormuş. Kenarda duran sandalyeyi yavaşça çektim bu saatte kimseyi uyandırmak ve kargaşa çıkartmak istemezdim. Oturdum, telefonumu açtım Dani'den gelen mesajlara bakmaya başladım.

"Anlaşılan telefon yine başka yerlerde, akşam beni bul" 

Artık kardeşime dair bir sonuç bulamamaktan ikimizde çok yorulmuştuk ama pes etmeyecektik. Bu yüzden Dani benim için önemliydi. Yardım ediyor, küçüklükten itibaren eğitiyor ve koruyordu. Telefonu kapatıp masanın üstüne koydum. Sakince nefes alıp verişimi dinledim. Sakin, usul ve sessizce... Sonra derin bir nefes aldım. Derininden, ama en içten. Gözlerimi dizlerimin üstünde duran ellerime çevirdim. Titriyordum. Soğuktan mı yoksa içten gelen bir his miydi bilmiyorum. Daha fazla dışarıda kalmayarak içeri girmem gerekiyordu . Masanın üstüne bıraktığım telefonumu tekrar aldım ve balkon kapısına yöneldiğim sırada bir cam kırılma sesi geldi. Umursamadım. Sonuçta evim kıyametin ortasından farksız bir yerde.

                                                         *-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*

Aniden kolumdaki saat titremeye başladı ve beni uyandırdı içim geçmişti sanırım gözlerimi açmaya çalışırken kafamı saatime çevirdim. Gözlerimin açılmasıyla koltuktan düşmem bir oldu. 

ACININ KAYBIWhere stories live. Discover now