1×10.B

19 18 0
                                    


~Karantina~

Ava

Ne güzel bir sabah!

Aman tanrım! Bu anı ölümsüzleştirmeliydim.

Ve şimdi de koltuk kıyılarının arasında kalmış kameramı bulmalıydım.

Kameramı bulmaya çalışırken bu kadar cebelleşeceğim aklıma kesinlikle gelmezdi. Neredeyse on beş dakikadan beri sadece kaliteli kameramı bulmaya çalışıyordum.

Ve Chirostepher Büyüleri aşkına!

Onu bulabilmiştim!

Kameranın açısını ayarlarken niyeyse heyecanlıydım. Normalde her sabah kalkıp mükemmel manzaranın en güzel açısını yakalamak için uğraşmazdım. Üşenirdim. Ama Jayden'ın manzaralara düşkün bir erkek olduğunu öğrendiğimden beri kendimi manzara resmi, doğa resmi veya bunun gibi cennet gibi manzaralar ve harikalar çekmeden duramıyordum. Bunlar için özel bir albüm bile oluşturmuştum. Sehpamın üstünde duran gül kurusu renkli albümüme baktım ve sayfalarını çevirdim. Her bir fotoğrafın bulunduğu sayfada kaligrafiye kaçık yazım dolup taşıyordu. Ve her paragrafın başında Jayden ismi belirgindi.

Jayden bu defteri kesinlikle görmemeliydi...

Daphe ile konuştuğumuz günden beri midem garip derecede tuhaftı, zihnim sürekli onunla meşguldü.

Kamerayı ayarladığımda bir gözümü kapatıp açık olana getirdim ve pencereden yansıyan manzarayı çekmek üzere doğrulttum. Fakat... Şimdiyse işler enikonu değişmişti. Deminki ferah açan manzara cehennemle yer değiştirmişti. Ve şu an bulunduğum binaya bir meteor geliyor-

Bina saniyeler içerisinde yıkılmıştı.

Gözlerim yorgunlukla açılırken üstüme düşmüş betonları kalıntıları hâlâ üzerimde geziniyordu. Ellerimi yumruk yapıp destek amacıyla kalkmaya çalıştığımda içimde biriken toz parçaları çıkmak istercesine dışarıya güçlü öksürükler yolluyordu.

Her yer toz duman içinde kalmış, sisli bir mekan oluşmuştu. Yıkılan binaların parçalanan betonlarının arasından düşen meteorların kalıntıları olan alevler çıkmaya devam ediyordu. Ellerime, kollarıma, üstüme baktım. Harç tozu yayılmıştı. Ona eşlik eden kan rengi ise kesik kesik dağılmıştı. Kafamdaki acıyı hissettiğimde saç köklerimle açıkta kalan yüzümün arasını elledim. Elime baktığımda kan dolup taşıyordu. Ardından kalbi acıya gömen çığlıklar yükselmeye başlamıştı. Bir kadının sesi olduğum yere ulaştı.

"Yardım edin! Lütfen... Yalvarıyorum." Sesin sahibi, tozların içinde olan gölge ile belirmişti. Yerimden kalktım hemen. Birden yaşanan şeyler ruh halimi etkilediği gibi hareketlerimi ve sesimi de etkilemişti. Cılız sesim tenha yerde yankı uyandırır tondaydı.

"Neredesiniz? Sesime gelin lütfen!" diye bende onun duyabileceği tonda konuştum.

"Buradayım! Sizi göremiyorum. Toz her şeyi engelliyor." dedi.

"Tamam. İkimiz de irtibatı kesmeyelim. Ancak öyle bulabiliriz." dedim temkinli adımlarla yürümeye devam ederek.

"Tamam. Ben..." Ama bu sefer daha dehşetli ve ızdıraplı bir çığlık yükseldi. "AAAHHH! YARDIM EDİN. AAHH!"

"Efendim! Efendim!" Neye uğradığımı şaşırdım. Ellerim ayaklarım birbirine dolandı. Ardından tuhaf şekilde ayağa kalkan birinin gölgesi tozlara aksetti. Biraz daha öne çıktı. Korkuyla söylendim. "E-efendim... Si-siz iyi misiniz?" Gölge iyice öne çıktığında bunun normal bir kişi olmadığı ağzında akan kandan, vücudunun kambur ve tuhaf duruşundan ve kocaman açılan gözlerinden belliydi. Beni gördüğündeyse üzerime koşarak gelmeye başladı. Hiçbir şey anlayamazken adımlarım istemsizce hızlıca geri gitmeye başladı ama parçalanmış keskin betonlardan birine takıldığımda bacağımın arka tarafı boydan çizilmişti. Acıyla bir inilti dudaklarımın arasından kaçarken onun üzerime geldiğini gördüm. Ayağa kalkmak için çabaladım fakat acım bunun önüne taş koydu. Birkaç adım uzaktan üstüme atlayacakken sert bir odun yüzüne geçirildi. Kim olduğunu anlamaya çalışırken bu kişinin Jayden olduğunu gördüm.

Soylular 2 : Zaman Döngüleri Où les histoires vivent. Découvrez maintenant