1×3.B

37 23 0
                                    


~Yeniler~


"Burada, sizinle yaşamak istiyoruz."

   Herkes şaşkınlıkla bakarken ortam iyice sessizleşmiş, ince ip kadar hassaslaşmıştı. Gözler, bu cümlenin arkasındaki sebebi çözmeye çalışırken Kral oldukça sakin bir tavırla bizi izliyordu. En sonunda içimizden biri kendini toparlayabilmişti. Bu kişi de en soğukkanlı olan kişi Josef olmuştu.

"Ne biçim anlaşma bu? Arkasındaki sebebi öğrenebilir miyiz Sevgili Kral?" dedi sert sesine hâkim olmaya çalışırken.

"Lütfen yanlış anlamayın Kurt Lideri." dedi Kral sakin sesiyle.

"Sebebini öğrenebilir miyiz Sayın Kral?" dedi içimizdeki en sakin olan kişi Bay Albert. Kral gülümsedi.

"Sakinliğiniz için teşekkür ve takdir ederim Cadı Lideri." dedi samimi sesle. Ardından başladı. "Bunu dedim çünkü bizim yaşadığımız diyar bir zehrin etkisinde kaldı." dediğinde babam, kısa sessizlik olunca araya girdi.

"Bu nasıl oldu? Neyin zehri?"

   Kral babama sonra hepimize sırayla bakarak konuştu. "İçimizden bir hain yasak büyülere ve yollara başvurarak şifreli bir büyü yaptı. Hiç görülmemiş türden... Bir gece zehiri havaya saldı ve salgın gibi her yere hızlıca yayıldı. Havaya bulaşan zehir birkaç Kayıp Soylu'yu ölüme terk etti. Neyseki haini bulduk ve onu aynı şekilde cezalandırdık."

"Neden Ölüler'in Diyarı'na gitmediniz de, burası?" diye sordu Josef yargıcı sesle.

"Ölüler de bizim gibi ayrı bir devlet, birkaç yasa haricinde... Ve ayrıca Ölüler Diyarı her soyu etkiler, onlar çok daha başka bir varlık. Biliyorsunuz. Burası hem geniş, hemde halkıma uygun. Burada kalıcı olarak kalmayı da düşünmüyoruz zaten. Zehiri kıracak bir büyü arıyoruz ama bunu orada bulmamız mümkün değil. Zehir her geçen gün daha da güçleniyor ve öldürme kat sayısı artıyor. Şu anlık bir süreliğine engellemiş olsakta güçlü bir panzehir yapmak şart. Bunun içinde zamana ihtiyacımız var."

"Bir süreliğine burada mı kalıcaksınız yani?" dedi Stella.

"Evet, bir süre. Dediğim gibi. Bir anlaşma ve sonsuz bir barış." diye mırıldandı Kral. Bay Albert araya girdi. Yumuşak ve nazik sesiyle konuştu her zamanki gibi.

"Bizi lütfen dışarıda bekler misiniz Sayın Kral?" dedi samimiyetle. Kral gülümsedi.

"Tabii ki." dedi ve Brandon Kral'ın yanına gitti.

"Efendim, beni takip edin." dedi ve Kral ile beraber yanındaki iki erkek de onları takip etti. Çıkmışlardı.

   Masanın etrafına dağıldık. Birbirimize baktık. "Ee... Kabul etmeli miyiz?" diye sordu Mabon.

"Bir zehrin etkisinde kalmak..." dedi Stella mırıldanarak.

"Bu zehri salan birden fazla kişiyse?" diye mırıldandı Josef.

"İhtimal var ama Kral'ın da bunu düşündüğünü sanıyorum. Şüphelileri hapishaneye koymuştur..." dedi babam dalgınlıkla masaya bakarken.

"Onlara güvenmeli miyiz?" diye sordu Sabrina.

"İçlerinden biri yaşadığı yere ihanet etmiş. Onların da haberi yoktu, bu belli. Belki de onlara güvenebiliriz..." diye mırıldandı Cedric.

"Çok eski bir dostum derdi ki..." diye başladı Bay Albert dalgın yaşlı bakışlarıyla. Gözleri geçmişe gider gibi olmuştu. "Yerde yatan kişi düşmanın bile olsa ona yardım etmelisin. Onu Tanrı yarattı. Tanrı'nın bahşettiği bedenler özeldir, sebepsiz yere yaratılmaz... Ona küçük bir yardımda bulun, o süre zarfında ne arkadaş ol ne de düşman. Görevini yaptığında yine eski bağa geri dönebilirsin. Ama unutma, yere düşen herkesin güç alabilmek için uzatılan bir ele ihtiyacı vardır. Herkes bir gün sanmadığı kişiden yardım almalı, herkes bir gün sanmadığı kişiye yardım etmeli." dediğinde hepimiz onu dinledik. Haklıydı. Herkes bir gün yardım etmeliydi, herkes bir gün yardım almalıydı.

Soylular 2 : Zaman Döngüleri Where stories live. Discover now