13.bölüm( DOĞUM)

669 34 9
                                    

Mardin' de doğan Güneş bahar havası ve tüm ihtişamıyla yeni bir gün doğuyordu... Leyla artık ağırlaştığı için yürümekte epey zorlanıyordu yatağından kalkıp pencereleri açmış başını pencereden çıkarıp içine temiz havayı solurken oğlu karnına tekme atmıştı
Leyla; "oğluş ne oldu sabah sabah hı sendemi bu güzel havanın etkisinden uyandın " diyip karnımı okşayıp yavaş adımlarla odadan çıkmış mutfağa doğru ağır adımlarla yürüyordu.

Neslişah kahvaltıyı hazırlıyor annesinde tandırdan aldığı sıcacık ekmekleri sofraya koymak için hazırlıyordu

Abdulkadir ağa bu süreçte sağlığına kavuşsada eskisi gibi yürüyemiyordu elinde değnekle yürüyordu yaşlılık hali işte avzem hanım ve Abdulkadir ağa güzel hava da konak avlusundaki sedirde oturuyor ve kahvelerini yudumluyordu...

Şinda uyanmış ve hazırlanmıştı iki gün sonra düğünü olacaktı düğün alışverişlerini tamamlamış, bu gün bindallı bakacaklardı gelinliği diktirildiği için hazırdı şinda telefonunu eline alıp aşağı yürüyorken Leyla ile karşılaşmış

Şinda; "oooo yenge hanım rojbaş ( günaydın) nasılsınız bakalım yeğen canımla" diyip yanağından öpmüstü leylayı...

Leyla sıcak güler yüzü ile bir eli karnında yandan bakarak " rojbaş halası çok iyiyiz yanlız beni baya yoruyor oğluşum"

Şinda; "ayy Leyla inşallah düğünde doğurmazsın" diyip gülmüştü

Leyla " ayy şinda abla ya doğsun artık içim içime sığmıyor artık onu kucağımda görmek kokusunu içime çekmek istiyorum"

Arkadan gelen soğuk ve ciddi ses ile arkasını dönen Leyla ve şinda

Şervan ağa: "o pek mümkün olmayacak malesef"
diyip ciddi suratında tek mimik oyantmadan soğukluk la baktı karısına

Biliyorsun geçen ay aşiret toplandı sen ölme diye çok çabaladım ama oğlumla kalacağını kim söyledi... En azından yaşayacaksın öyle değilmi..

Leyla'nın gözleri dolmuş ve gerçektende öyleydi o ölmeyecekti ama bebeğinin kokusuna hasret kalacaktı yapabilirmiydi onsuz karnında onu daha görmemişken bu kadar bağlı doğunca ne yapacaktı ne olursa olsun oğlundan kopmamak için herşeyi yapacaktı...

Şervan ağa aşağı kahvaltı masasına geçmiş ardından Leyla ve şindada geçmişlerdi sofraya Leyla toparlanmış ve sofradaki herşeyi büyük bir iştahla yemeğe başladı avzem hanım yine Leyla'nın tabağını doldurup taşımıştı
Avzem hanım; aslan torunuma şifa olsun kilo olsun diyip gülmüştü...

Bu gün Şervan ağa şirkete gitmiycekti evde işlerini hal edecekti daha kahvaltı masasında telefonunu alıp hemen asistanını aramış gelmesini söylemişti.

2 saat sonra tüm ev temizlenmişti avzem hanım dünürleri ve şinda dışarı bindallı bakmaya gitmişlerdi evde Şervan ağa Leyla ve Neslişah vardı Leyla avluda oturmuş bir tabak dolusu tuzlu kurabiyeyi karnının üstüne koymuş yiyorken kapı çaldı

Leyla; off annecim ya biliyorsun artık zorlanıyorum kalkmakta kim acaba bu kapıyı çalan diyip bir elinden destek alıp belinden tutup ayağa kalkmayı başardı ve kapıya doğru gidip açtı gördüğü manzara karşısında şaşırmıştı..

Karşısındaki kişi Zehra idi Şervan Ağa'nın asistanı arabasını kilitleyip çantası ve evrak dosyaları ile Leyla'ya baktı bu bakış farklıydı küçümser gibi

Zehra sarışın ama leyladan azıcık kisaydı ama çok çıtı pıtı bir kızdı altında bilekte hafif siyah kumaş pantolon üstünde incecik bir beyaz gömlek alta ne giydiği belli oluyordu Leyla kendisine ve ona içini kemiren birşeyler oldu

 kumaWhere stories live. Discover now