onuncu bölüm

En başından başla
                                    

"Özür diledin mi?"

"Diledim."

"Ne dedi peki?"

"Dileme özür falan, yazma da bana dedi. Tabi bu kadar kaba mı söyledi bilmiyorum ama aklımda böyle kaldı."

"Tamam sen böyle şeyleri takarsın ama bu kadar bozulduğunu ilk defa görüyorum Yekta. Bir garipsin, normalde gider konuşur hallederdin. Halledemezsen bile bir iki kere denedikten sonra üstelemezdin. Şimdi küçükken annen benim annem oldu denilince zırlayan çocuklar gibisin anasını satayım. Şu suratını bir görsen."

"Daha önce kilometrelerce uzakta bir çocukla öyle bir diyalog kurmadım aynı sayılmazlar."

"Çocuk?"

"Kız 19 yaşında."

"Yuh amına koyayım."

"Ne var oğlum? Gören de kızla başka şeyler yaptık falan sanacak, arkadaşça birkaç kez konuştuk sadece."

"Gerçi yedi yaş idealmiş, erkekler geç olgunlaşıyor diyorlar. O bakımdan."

"Alperen!"

"Tamam tamam. Kim bu kız, tanıyor muyuz?"

Biraz duraksadıktan sonra cevap verdi Yekta.

"Selim komutanın kardeşi."

"Hangi Selim komutanın kardeşi?"

"Bayraktar olanın."

"Hani az önce ayağımıza kadar gelip sana halini hatrını soran?"

"Evet."

"Bordo bereli olan?"

"Evet Alp evet."

"Oğlum sen ne yaptın?"

"Ben bir şey yapmadım. Kız yaptı."

"Neyse bu kısmı sonra sorgulayacağım. Madem aranızda bir şey yok kız niye söylediğin şeye böyle bir tepki verdi ve sen niye bu kadar kafaya taktın? Hatta ben olayın başını kaçırdım anasını satayım. Kıza ne söyledin de öyle bir tepki verdi."

"Yaşını sordum söylemedi, bende sabahına gittim baktırdım. On dokuz yaşında olduğunu öğrenince de biraz garip hissettim."

"Nasıl garip hissettin?"

"Ya ne bileyim oğlum ben? Hiç on dokuz yaşında birisi olarak falan hayal etmemiştim. Daha önce kendimden altı, yedi yaş küçük birisiyle bir iletişim kurmadım hiç."

"Anlam veremiyorum abicim çok saçma. Neyse devamında ne oldu?"

"Sonra bu bana abime ulaşamıyorum falan diye bir şeyler yazmış. Bende terslemişim, ilk başta fark etmemiştim. Kendim kıza boş boş muhabbet yapıp kızın sorduğu soruya da kızı terslemişim."

"Çünkü sen malsın. Şimdi de için içini yiyor. Bu kadar basit bir olay gibi gözükebilir ama belki de karşıdaki kişi böyle şeylere kafayı takıyordur, kırılıyordur, sinirleniyordur diye oturdun kendini yiyorsun şimdi de."

"İstemsiz oluyor."

"Berna'dan sonra olmaya başladı diye düzeltelim onu. Bak kardeşim o kızdan senlik bir şey yoktu. Sen kıza güzel güzel açıkladın defalarca. Bizden olmaz, ben istemiyorum, yapamam, yoluna bak, ısrar etme gibi bir sürü şey söyledin zaten. Şimdi bahsettiğimiz kadar kısa konuşmalar değildi bu uyarılar. Kız artık sınırını aşmaya başlamıştı ve sen de herkes gibi bir insansın, seninde patlama noktaların var. En sonunda dayanamamış olman zaten beklenen bir şeydi. Bağırıp çağırdın, iki kavga ettiniz diye kızın ölümünü kendine kitleyemezsin."

"Kendime kitlemiyorum. Sadece en azından ölecekse bile daha mutlu ölebilirdi amına koyayım. Kızın ölmeden önce gördüğü son kişi benim, son anısı benimle kavga ediyor oluşu. Ne bileyim sevdiğim insanları koyuyorum onun yerine ya da kendimi. Üzücü yani. Niye bu kadar etkilendim bilmiyorum."

"Her gün canından, kanından birilerinin ölümünü görüyor oluşundan kaynaklıdır belki. Bazılarını duygusuzlaştırır, bazılarını duygusallaştırır. Sadece o kızla ilgili değildir yani. Sen de evhamlanma ve bu kadar kasma. Çok abartıyorsun oğlum."

Alperen sustuktan sonra Yekta konuşmaları istemsizce kafasında tartmaya başladı. Zaten Alperen'in söylediklerini o da biliyordu. Sanki sorun farklı bir şeydi bu sefer.

Yekta asıl sorunu bulmaya çalışırken telefonu çalmaya başladı. Ne alaka bilmiyordu ama bir an için arayanın Asena olduğunu düşünmüştü. Nefesini tutarark şişirdiği göğsünü Asena değil de yengesinin aradığını görünce geri indirdi.

"Efendim yenge?"

"Annem değil Yekta abi. Elifim ben." dedi telefondan gelen neşeli küçük bir kız çocuğunun sesi.

"Fıstığım."

"Biz bugün yeni evimize taşındık biliyor musun?"

"Hiç haberim yok, niye aramıyorsun beni bakayım sen?" diye yalandan kızdı Yekta. Zaten amcası haber vermişti ama yine de çocuğa ayak uydurmak adına heyecanını bozamak istememişti.

"Çünkü babam artık bana telefonu vermiyor Yekta abi. Neymiş matematik notum kötüymüş, her şey iyi demiyorlar da matematik kötü diyorlar. Ben dördüncü sınıfa yeni geçmişim yahu! Daha dün başladı okul." diye sitemle söylendi Elif.

"Olsun iyi yapıyor baban. Otur dersine çalış. İzinsiz mi aldın yoksa sen telefonu eline?"

"Ya Yekta abi bari sen yapma." Kelimelerini uzatarak tekrar söylendi Elif.

"Tamam tamam. Anlat hadi sen."

"Burası kocaman bir bina ve içinde bir sürü yakışıklı abiler var. Hem de senden daha güzeller." Son cümlesini istemsiz vurgulamıştı.

"Bak sen, demek öyle."

"Evet. Hatta bir tane de çok güzel bir abla var burada. Biz taşınırken bize yardım etti. Yemek falan getirmiş, hep birlikte oturup yedik onların evinde. Bir de dedi ki onun kocaman bir abisi varmış. Senden bile daha büyükmüş. Abla dedi ki benim abim asker dedi. Dağda yaşıyormuş şimdi biliyor musun?"

"Keşke ben de dağda yaşasam ne güzel."

"Evet ben de öyle dedim. Sonra annem kızdı. Annemler beni o ablaya bıraktı. Birlikte akşama kadar bir şeyler yaptık, çok keyifliydi."

"Aferin size. Neymiş bu ablanın adı bakayım?"

"Imm. Hatırlamıyorum ki, çok güzel bir ismi vardı ama hatırlayamadım şimdi."

"Köpek." dedi Yekta gülerek.

"Anlatıyorsun ballandıra ballandıra, kızın ismini öğrenmemişsin daha." diye de devam etti.

"Seni babama söylerim bak. Köpek dedin."

"Köpekler sevimli olur diye söyledim, sus bakayım."

"Neyse annem seninle konuşmak istiyormuş. Bir şey soracakmış. Ben o yüzden gidiyorum." deyip telefonu
annesine verdi Elif.

"Yengecim biraz işim var o yüzden çok uzatamayacağım, sen de malum zaten. Amcan ne zaman izine geleceğini soruyor. Bir şeyler anlatıyordu da dalgınlıktan çok kulak veremedim ben."

"Belli değil yenge şu anlık. Bir ara bakar haber veririm ben, eviniz de hayırlı olsun bu arada. Bir aksilik falan yoktur inşallah."

"Yok oğlum yok. Sen boşver burayı da kendine dikkat et. Sapasağlam gel inşallah."

"Amin yenge, şimdi kapatıyorum ben sonra konuşuruz Allah'a emanet olun."

"Sizde evladım."

Telefonu kapattıktan sonra Alperen'in yanına gitti. Biraz goy goy yaptıktan sonra birbirlerinden ayrılmak durumunda kaldılar çünkü bugün Alperen'in nöbet günüydü.

                                  

Abimin Hattı l textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin